İslam, insanın diğer insana elini dolaysız bir şekilde uzatmasını ister. Bu olmadan gerçek manada hiç bir şey yapılmış sayılmaz. İslam , devletin zorla arabuluculuk yapacak ve insanları birbirinden koruyacak ebedi durumuna razı değildir. Bu durumu islam şartlı ve geçici olarak kabul edebilir. Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır. Adaletin kendisi insanların kalplerinde mevcuttur, aksi durumda adalet yoktur.
Çağımızın sorunu nedir, neyi yanlış yapıyor bu insanlar diye düşünürken yetişen bir kitap; “…Yani asıl mesele, içimizdeki Batılıların yabancılara özgü usuller benimsemeleri değil bunları nasıl kullanacaklarını bilmemeleridir. Daha iyi bir şekilde ifade etmek gerekirse, bunların problemleri, neyin iyi olduğunu sezebilecek kadar güçlü bir feraset geliştirememiş olmalarıdır. Böylece bir medeniyet projesinin kullanışlı ürünleri yerine zararlı ve bunaltıcı yan mamullerini aldılar.” Diyerek aslımızdan nasıl uzaklaştığımızı değerli sözleriyle ortaya seriyor. Gerisini biz düşünelim…
Bizler sözde Müslümanız! İslam'ı gerçek mânâsıyla yaşamıyoruz. Aliya İzzetbegoviç'in de dediği gibi:"Evet, İslam en mükemmeldir ama biz mükemmel değiliz."
Dünyadaki her güç ahlâkî güç olarak başlar. Her yenilgi ise ahlâkî tökezleme olarak başlar.
Gerçekleşmesi istenen her neyse evvela insanların ruhlarında (nefislerinde) gerçekleşmek zorundadır...