İslam Dünyasında Düşünce Sorunları

Ali Bulaç

İslam Dünyasında Düşünce Sorunları Sözleri ve Alıntıları

İslam Dünyasında Düşünce Sorunları sözleri ve alıntılarını, İslam Dünyasında Düşünce Sorunları kitap alıntılarını, İslam Dünyasında Düşünce Sorunları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müşrik toplumda, insan kendini, dışındaki bütün varlıklara karşı kesintisiz bir mücadele içinde görür ve en çok savunma mekanizmaları geliştirir. Tabiatı tahrip eder, öldürücü silahlar üretir ve gücünün yettiği her şeyi her varlığı kayıtsız - şartsız egemenliğine geçirmek ister. Yani şirk, despotizmin ve sömürünün felsefesidir.
Şeytana karşı koymanın en güvenilir yolu bilgiden geçer. Eğer bilginin kaynağı vahiy değilse, evren, insan ve tarih hakkında yine bilgi edinmek mümkündür. Ama bu ancak «cahili» bilgi türüdür.
Reklam
Sabri Ülgener'in deyimiyle; akıl ve mantık tarafına aşırı güvenin ölçüsüz bir ifade tonu ve üslubu ile kendini sık sık ve bıktırasıya açığa vuruşu, entelektüeli akıllıdan bir adım ötede «ukalâ» ya kaydırır. Daha doğrusu kendi terimlerimizle düşündüğümüz zaman aydın, takvası olmayan ve bağrından geldiği halkı arasında inançlarını kaybetmiş yabani bir elittir.
Müşrik toplumda, insan kendini dışındaki bütün varlıklara karşı kesintisiz bir mücadele içinde görür ve en çok savunma mekanizmaları geliştirir. Tabiatı tahrip eder, öldürücü silahlar üretir ve gücünün yettiği her şeyi, her varlığı kayıtsız-şartsız egemenliğine geçirmek ister. Yani şirk, despotizmin ve sömürünün felsefesidir.
Her gün birkaç masum insanın kafasını haksızca uçuran bir cellat, nasıl insan sevgisinden, yaşama saygısından ve merhametten söz etme hakkına sahip değilse; bunun gibi, şirkin bozulmaları, bölünmeleri, sömürüyü, haksızlığı ve ikiyüzlülüğü egemen kıldığı bir maddi yapı içinde de, tevhid ilkesini benimsemiş bir insan sürekli barınamaz. Ya bu yapı onu yutacaktır ya da kendisi yapıyı parçalayacaktır.
Batı felsefesini kendisiyle mahkum etmek, sonucu olmayan bir uğraştır.
Reklam
Geçmişte felsefe üreten filozoflar, din ve inanç ilkeleri icat eden rahipler, yaşadıkları toplumda neyi yapıyor idilerse, bugün de elit entelektüeller ve bilimciler de aynı şeyi yapıyorlar.
Batılılaşmış aydın, başından bu yana özgürlük ve demokrasiyi savunur; ama özgürlükten ve demokrasiden anladığı şey, halkına ve tarihine karşı saldırılar düzenlerken karşılaştığı engellerin ortadan kalkması, halk güçlerinin saf dışı bırakılmasıdır.
Doğu-İslam dünyasının her ne kadar bağımlılığı teknolojik, siyasal ve hatta yer yer askerî görünüyorsa bile, gerçekte zihinsel ve kültüreldir.
Tevhid dini İslamda takvadan başka hiçbir ölçü geçerli değildir. Ne ilginçtir ki, takvayı da, ne kendisine biat edilen önder, ne de ümmetin diğer birimleri ölçebilir. Bunu bilebilecek ve ölçebilecek yalnızca Allah’tır.
Reklam
Hıristiyanlık, çağımıza ve bu çağın insanı çürüten, yok eden bozuk gidişine karşı bir direnç koyamaz. Diktacı yönetimlere, baskı rejimlerine, toplumsal buhranlara, savaş kışkırtıcılığına ve sömürgeciliğe bu gerçek karakterinden dolayı karşı koyamadığı için Hıristiyanlık, bugünkü dünyanın ve özellikle mustaz'af (güçsüzleştirilmiş) halkların ideolojisi, daha doğrusu dini olamaz.
İsrail, bir devlet terörü, işgal ve saldırganlıkla Müslümanların toprağını hakimiyetine geçirmekte, çevresinde kalabalık bir nüfus teşkil edip yaşayan Arap ülkelerinin kendi aralarındaki iç çekişmelerinden, yabancı güçlere bağımlılıklarından ve İslami bir özden yoksun yöresel /bölgesel devletçiklere bölünmelerinden yararlanarak bu politik - dini tasarısını uygulama alanına koymaktadır.
Elit entelektüeller, bilimcisi, edebiyatçısı, yazarı ve hatta ses ve sahne sanatçısıyla birer şarlatandırlar. Amaçları, insan hayatının düşünce ve inanç dünyasını denetlemek, zihinlerde kurdukları saltanatı ilahlara yakışır bir biçimde sürdürmektir.
Şeytana karşı koymanın en güvenilir yolu, bilgi ve hikmetten geçer.
Bugün Üçüncü Dünya'da ve özellikle İslam toplumunda genç kuşakları yiyip bitiren şeytani bir mekanizma vardır. Bu mekanizma, her üç beş kitap okuyan gencecik çocukları hemen sanat ve edebiyata transfer eden bir mekanizmadır. Türkiye'de sanat ve edebiyat, soyutlamalarla, genellemelerle ve içinden çıkılamaz spekülatif cümle kurma, mısra yazma tutkularıyla binlerce beyni eritip bitiren bir teolojik alan oluşmuştur. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir felsefik ya da teolojik tartışma, Türkiye'de sanatın ve edebiyatın içine saplandığı karmaşıklık ve anlaşmazlık kadar olamamış ve üstelik bu «yüksek kültür ve entelektüel düşünme yeteneği» sayılmamıştır.
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.