Sözler ve Alıntılar
Varlıkları ve olguları ayrıştırabildiğimiz kadar tefekkür etmiş sayabiliriz kendimizi, tefekkür ettiğimiz ölçüde ayrıştırabiliriz. Tefekkürün neticesinde öyle bir noktaya geliriz ki her şey müstakil olarak kendisi haline gelir. Metafizikçiler bu nedenle “Birden bir çıkar.” derler. Düşüncenin istikameti bunu bulabilmektir: Mutlak tekilliği ve bireyselliği idrak.
Sayfa 92 - Muhit KitapKitabı okudu
Akaid işlerse zihinsel yapı doğru çalışır; doğru çalışır ise bilişsel çarpıtma olmaz; bilişsel çarpıtma olmazsa da duygu regülasyonuna özel olarak ihtiyaç olmaz ve dolayısıyla duygular hatlarından çıkmaz.
Sayfa 165 - Muhit kitapKitabı okudu
Hani hastalar diyor ya: “Bu vesvese nereden geliyor, obsesyonlar nereden geliyor?” Buna bilimin verdiği cevap nedir? Kaynağı bilimin konusu değildir. Bilim size niye arttığını söyleyebilir: Düşünceye yöneldiğiniz için artıyor. Düşüncenin gerçeklığine dair yorumunuz değiştikçe de azalacak. Ama “Kaynağı nedir?” sorusu hâlâ devam ediyor. Bu soruya iki disiplin cevap veriyor: Bıri din diğeri ise -bilimsel bir psikoterapi ekolü olarak kabul edilmeyen-psikanaliz. Peki, acaba biz, yukarıda bahsettığimiz 3K modeliyle bu soruyu cevaplayabilir miyiz? Bunu bir duşunelim. Ek olarak, hastalar bazen “Böyle bir hastalık için Allah niye beni seçti?” diyorlar. Bu da yine bilimin konusu degil. Ama bunun cevabı Vesvese Rısalesi'nde var. Peki, biz bu cevabı hastalarımızla paylaşacak mıyız? Manevi bir yorum yardımıyla bilişsel yeniden yapılandırma ve duygu regulasyonu sağlamış olur muyuz? Bunu yaparsak, oluruz tabii. Yani bu dini argumanın bilişsel bir karşılığı olacaktır yuksek ihtimalle. Örneğin; “Lanetlendim ben, demek ki ben bu kadar kotu biriyim ki bunlar bana geliyor!” düşüncesini ele alalım. Buna Risale'de alternatif bir cevap var: “Cenab-ı Hakk, aslında seni lanetlediği için değil bilakis sevdiği ve nimet vermek istediği için, kendisine çekmek maksadıyla bunu yapıyor. Dolayısıyla bu düşünceyi (vesveseyi) sana göndererek senin dini bilgini arttırmanı ve dinine olan özenini daha uygun ifade yollarını araştırmanı sağlamak için sana bunları yaşatıyor.”
Taha Burak ToprakKitabı okudu
Gazzâlî mantığı reddetmiyor. Felsefecilerin metafizik yaparak küfre düştüğü konuları yazan da Gazzâlî, mantık bilgisini fıkıh metninin başına ekleyen de. Bence bu da çok güzel bir metodolojik ilham.
Sayfa 63 - Muhit KitapKitabı okudu
…Erzurumlu İbrahim Hakkı ‘‘Hayalini arındırmayan insan kemale eremez.’’ der. Çünkü duyguları besleyen hayaldir. Dış duyulardan beslendiği için, hayali arındırmak diğer organlarını arındırmakla mümkün olur. Bu bağlamda insanın; gördüğünü, işittiğini, kokladığını ve tattığını arındırması gerekir. Bildiğiniz üzere mistik yöntemlerin esası riyazettir; bunun nedeni de aynıdır. Asıl olan vücudun idrak araçlarının arındırılmasıdır. Dış dünyaya temas arındırılmalıdır ki hayal arınabilsin.
Sayfa 81 - Muhit KitapKitabı okudu
Eşyanın hakikatinden mahrum kalmanın bir diğer neticesi ise tüketim hezeyanıdır. İnsan temas ettiği her şey de aslında farkına varmasa da Rabb'ini arar. O şeyin kendisini tevhide ulaştırmasını ümit eder çünkü indirildiği isneyniyyet (düalizm) âlemi ana vatanı değildir. Ama o büyük ümitle yönelip sahip olduğunu sandığı şey ona tevhidi yaşatmazsa “aşk” çabuk biter ve eşyadan nefret etmeye başlar. Türkçeye “tüketim” diye
tercüme ettiğimiz consumption, yakıp kül etmek demektir ve bu nefretin bir tezahürüdür.
Mustafa MerterKitabı okudu
Modern psikolojinin söylemi ne oldu: “İnsan anlam ihtiyacı olan bir varlıktır ama anlam yoktur.” Anlam yoksa ne yapalım? Anlamsızlığın acısına katlanmayalım, anlam yaratmalıyım. Nasıl anlam yaratacaksın? “Seküler bir anlam yaratalım.” Aslında hikâye bu ama akıllı bir adamın bunu kabul etmesi pek düşünülemez. Gerçek hayatta, ben kendime sorduğumda yeryüzünde bir anlam yoksa, Allah yoksa, varoluşun bir anlamı yoksa ne yapacağım ben? “Yeryüzünde seküler anlamlar bulacağım ki mutlu kalabileyim.” Öyle mi?.. Kabul eden kimseye bir şey demem ama benim zihnim bunu kabul etmez.
Sayfa 219 - Muhit KitapKitabı okudu