Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler

Servet Armağan

İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler Sözleri ve Alıntıları

İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler sözleri ve alıntılarını, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler kitap alıntılarını, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kölelik niye kalkmadı sorusunun muhatabı Kuran değil Müslümanlardır(bence)
“... Biz ona eğri ve doğru her iki yolu göstermedik mi? Ama o, zor geçiti aşmaya girişemedi. O zor geçitin ne olduğunu sen bilir misin? O geçit bir köle ve esir azad etmektir." (Beled 10-13)
Zimmîler askerlik yapmazlar. Zaten kendilerinden alınan cizyenin mânası da, onların canlarını ve mallarını korumaktır. Eğer gönüllü olarak askerlik yapacak olurlarsa, alınan cizye kendilerine iade edilir. Ve kendilerine hizmetlerine karşılık uygun bir ücret de verilebilir. Ancak, ganimetten hisse verilmez. Ücret ise, kendilerine düşecek ganimet
Reklam
Hz. Ömer (r.a.), Mısır valisi Amr b. As’ın oğlunun bir Mısırlıya “ben asîl bir anne babanın oğluyum” diye böbürlenerek hitab etmesini kınamış ve Mısırlıdan hakkını alması için “vur, şu anası babası asil’in oğluna” diyerek onu dövmesine izin vermiştir. Sonra Amr b. As’a dönerek: “Ey Amr, analarından hür doğanları ne zamandan beri köleleştirdin” diye babasını da tekdir etmiştir.
Aslında insan iki aşamalıdır. İnsanın birinci aşaması beşeriyettir. Beşer; iki ayak üzerinde gezen, yiyip içen, çalışan, dolaşan, evlenip çocuk sahibi olan, yemek için yaşayan, dili aklın önünde olan ve düşünmeden konuşan, çevresinde olup biteni kendine dert edinmeyen, zalimle mazlumu, hakla batılı, zulümle adaleti ayıramayan zulmü ve zalimi alkışlayan kimsedir, İkincisi ise insaniyettir. İnsan ise düşünen, idrak eden, yöneten, idare eden, icat eden, eğiten, öğreten, ben varım diyebilen dolayısıyla baş kaldırabilen, yaşamak için yiyen, aklı dilinin önünde olan ve insanlığı dert edinen, dünya olaylarını tahlil edebilen, hak ile batılı ayırabilen kimsedir. Bu sebeple" beşeri insanlaştırmadan İslamlaştırmak İslam' a zulümdür" tespiti doğru bir tespit olmalı.
Her hakkın ve hürriyetin bir mükellefiyet karşılığında olduğunu, burada da tekrarda fayda görüyoruz. Çünkü eşitlik kavramı, bu yol ile çok daha iyi ortaya konulabilir. Eğer bir kimseye sadece hak vermiş ve fakat mükellefiyet yüklememişseniz, bunun ismi “imtiyaz”dır. İlk ve Ortaçağlarda Avrupa asillerinin veya Hristiyan din adamlarının sahip
Sahibi kölesinin yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını teminle mükelleftir. Onun dilenmesine ve istirahatına da dikkat etmesi gerekir. Bir hadisi şerifte: “Köleleriniz kardeşlerinizdir. Allah onları ellerinizin altına koymuştur. Kardeşi eli altında olan, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara kaldırmayacakları yük yüklemeyin, şayet yüklerseniz, onlara yardım edin” buyrulmuştur. Belirtelim ki, köleler hakkında böyle bir hukukî düzenlemeye cihan tarihinde rastlamak mümkün değildir.122 Cevdet Paşa’nın deyimi ile “Müslümanlıkta köle almak, köle olmaktır.” Çünkü, köleler hakkındaki ayet, hadis ve içtihatlardaki hükümleri aynen uygulaması halinde, onun sahibi olan efendisine çok büyük mükellefiyetler yüklemiş olmaktadır. Bu durumda bir köleye sahip olmak, zannedildiği kadar cazip değildir. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Câriyesi olan kimse, ona (bir şeyler) öğretir, iyi muamele yapar ve onu evlendirirse, dünya ve âhirette iki sevabı vardır: “Bir sevap evlendirme ve öğretme için, diğeri de âzad etme için.” Eğer sahibi kölesinin haklarına riayet etmezse, devlet idaresi tarafından onu satmaya veya azad etmeye icbar edilebilir. Devletin, kölelerin haklarının himaye ve icrası bakımından nezaret ve murakabe hakkı mevcuttur.
Reklam
Zekat, toplum ve özellikle yoksul kimseler için önemli ve genel bir sosyal güvenlik müessesi olduğu kadar, devlet içinde en az bu derece önem taşır. Zekat verilmezse devlet gerekli tedbirleri alır.
Sayfa 199 - DİB Yayınları
Bir kimseyi herhangi bir dini kabule zorlamak, din ve vicdan hürriyetine aykırı olduğu gibi, hem laik hukuk hem de İslam hukukunda mümkün değildir.
Sayfa 128 - DİB Yayınları
-Özel Hayatta Gizlilik-
Esas itibariyle özel hayatın gizliliği konusunda, "herkes" yabancıdır. Bu mevzuda kan ve sıhri hısımlık rol oynamaz. Hatta anne dahi, odasına izinle girilecek bir "yabancı" sayılır. Önemli olan, kişinin özel hayatının kendisi istediği müddetçe gizli kalmasıdır. Bu esas sebebiyle gizliliğe müdahale eden herkes "yabancı"dır.
Sayfa 115 - DİB Yayınları
Herhangi bir sebeple evine girmeye İzin vermeyen kimseye kızılmayacağı gibi, onun kapısı önünde durup beklemek, onu rahatsız etmek de caiz değildir. Hukukçular bu neticeyi ayet ve hadisteki "dönün!" emrinden çıkarmaktadırlar.
Sayfa 112 - DİB Yayınları
Reklam
Kamu hizmetlerine giren kimselerin “mal bildirimine” tâbi tutulmalarına bir engel yoktur. Keza görevden ayrılırken de fazlalıklar tahkik edilip, gerekirse geri alınabilir. Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Mal tahsisi için memur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlerse, bu hiyanet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir... Sizden kimi malî bir göreve tayin edersek, o malın azını da çoğunu da getirsin” Hz. Ömer (r.a.) de, bazı valilerin, hangi yoldan kazandıklarını açıklayamadıkları mallarını müsadere etmiş ve hâzineye devretmiştir. Benzer tatbikatı, âdaleti ve idareciliği ile meşhur Halife Ömer b. Abdülaziz de yapmıştır. Halife olunca kendisine babasından miras kalan malları hazineye devretmiş ve eski halifeler tarafından, Muaviye soyundan gelenlere işletilmek üzere verilen malları geri almıştır. Mahdut ellerdeki büyük işletmeleri ise, sahiplerine bedellerini vererek, gerektiğinde geri almıştır. Kamu hizmetlerine girme konusunda, eşitliği de ilgilendiren, şu hadisi de zikrederek açıklamaya son verelim: “Üzerinize başı kıvırcık saçlı bir Habeşî de âmir olsa, onu dinleyiniz ve ona itaat ediniz.” Bu hadis, İslam tarihinde bir çok azadlı kölenin ve rengi siyah kimseler (zenci)in devlet idaresinde önemli görevlerde iş başına gelmesini ve ona itaati sağlamıştır.
Şüphesiz idare, işi ehline vermekle yükümlüdür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Hiç şüphesiz Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder...” (Nisâ, 4/58) buyurulmaktadır. Rasûlullah (s.a.s.) da “Emanet zâyi olduğunda (kaybolması) kıyameti bekleyin” buyurmuşlardır. Ashab: Ey Allah’ın Rasulü, emanetin kaybolması ne demektir, diye sorunca: “İş ehil olmayana verilince kıyametin kopmasını bekleyiniz.” buyurmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.s), vergi memurluğu görevi isteyen Ebu Zer el-Gıfari (r.a)’le: “Sen güçsüzsün, bu iş bir emanettir, emanet, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur.”buyurarak, hem yöneticilere işleri ehil olanlara vermelerini, hem de insanların, ehil olmadıkları işlere tâlip olmamaları gerektiğini anlatmıştır. Görüldüğü üzere, kamu hizmeti, en önemli bir emanettir ve ehline verilmesi gerekir. Bu itibarla, kendisine görev verilmeyen kişi, kendisi kadar göreve ehil olmayana görev verilmesi halinde, idare aleyhine dava açabilir.
Aile hukukuna ait 70 ayet, medeni hukuka ait 70; ceza hukukuna ait 30; muhakeme usulüne ait yaklaşık 13; anayasa hukukuna ait yaklaşık 10 ayet; devletler hukukuna ait yaklaşık 25; iktisadi ve mali hükümlere ait ise, yaklaşık 10 kadar ayet bulunmaktadır. Görülüyor ki, en geniş değerlendirme ile hukuki düzenlemelerle ilgili ayetlerin sayısı 238 kadardır.
Sayfa 26 - DİB Yayınları
Aile hukukuna ait 70 ayet, medeni hukuka ait 70; ceza hukukuna ait 30; muhakeme usûlüne ait yaklaşık 13; anayasa hukukuna ait yaklaşık 10 ayet; devletler hukukuna ait yaklaşık 25; iktisadî ve malî hükümlere ait ise, yaklaşık 10 kadar ayet bulunmaktadır. Görülüyor ki, en geniş değerlendirme ile hukukî düzenlemelerle ilgili ayetlerin sayısı 238 kadardır. Bunların içinde siyasete ait olanlar ise, yukarıda bahsettiğimiz üzere 60-70 civarındadır ki, bu, bütün Kur’an-ı Kerim’in yaklaşık %1’i sayılır
Başkasının yazılı metinlerine, onun izni olmadan bakmak özel hayatın gizliliklerinden birinin ihlalli olduğu için yasaktır. Bir hadiste şöyle denilmektedir: "Kardeşinin yazılı metnine, onun izni olmadan bakan, ateşe (cehenneme) bakmış gibidir."
Sayfa 121 - DİB Yayınları
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.