İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme

Ali Bardakoğlu

İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme Sözleri ve Alıntıları

İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme sözleri ve alıntılarını, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme kitap alıntılarını, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alnı secdeden kalkmayan Müslümanlar dünyevileşmeye lanetler okuyarak dünyevileşiyor.
Işte, müslümanların iki dünyalı, üç dünyalı olması, üç ayrı meşruiyet ölçüsüne sahip olması, üç ayrı çıkış kapısına sahip olması, müslümana günlük hayatında bir imkân gibi göründü; ama sonuçta dünya kamuoyunun önüne güvenilmez ve yarın sabah kalktığında ne yapacağı öngörülemez bir insan tipi çıkardı. Her an farklı ölçüler arasında sorf yapabilen bir insan tipi üretti. Işte bugün dış dünyadaki islâm anlayışını analiz ederken bunları görmek zorundayız. Dış dünyadaki islâm algısını sadece " bizi sevmiyorlar, bizim dinimizi yok etmek istiyorlar, bizi bir kaşık suda boğmak istiyorlar " diyerek açıklarsak, resmin yarısını görmüş, diğer yarısını da işimize gelmediği için kapatmış oluruz.
Reklam
Ister Islâm dininin temel ilke ve amaçlarını (makasid) esas alalım ister Batılı toplumların gelişmişlik ölçütlerini kullanalım, günümüzde Islâm dünyasının ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını ve bunlarla baş etmede ümit veren bir tablo ortaya koyamadığını üzülerek görüyoruz. Bu durumun biz müslümanlar için fevkalade can yakıcı olmasının yani sıra, yakın ve uzak çevremizde hiç de razı olmayacağımız bir islâm algısının giderek yerleşmeye başlaması da gelecek adına hepimizi endişeye sürüklemektedir. Elbette islâm dünyası olarak birçok artı değerimiz var; bunlarla iftihar etmekteyiz. Bir taraftan sahip olduklarimizin kıymetini bilmemiz gerekirken, diğer taraftan yüz yüze kaldığımız sorunları derinlemesine tanımamız, tahlil etmemiz ve bunlarla kendi yapıp ettiklerimizin payını araştırmamız da gerekiyor. Hatta toplumumuz aydın ve yöneticilerine düşen , asıl ikinci yönde yoğunlaşıp soğukkanlı bir şekilde çözüm arayışına girmek olmalıdır.
Bilgiyi akademik ortam, üniversiteler ve bilim insanları üretir ve toplumun hizmetine sunar. Siyasetle içiçe, tepkisel, içine kapanan bir dini eğitim reaksiyoner, çatışmacı, öfkeli yani sorunlu insan yetiştirir. Dini ideolojiler, dini cemaatlesmeler ise sadece muntesip ve teslimetyetci insan tipini artırmayı hedefler.
Içki, kumar, yalan ve hile, fuhuş ve zina, büyü ve falcılık, rüşvet gibi akl-i selimin ve toplumsal sağduyunun öteden beri çirkin gördüğü davranışların yasaklanması toplumun bu yönde alacağı tedbirlere arka çıkma ve destek sağlama anlamına geleceği gibi sosyal hayati ve düzeni korumanın dinin temel hedefleri olduğunu vurgulamayı da amaçlar.
Sayfa 151Kitabı okudu
Hal böyle olunca, tam bir mensubiyet/aidiyet düşüncesiyle klasik fıkhı sahiplenen, ıslahat talebi karşısında ayak surumelerle ve önemsiz bazı adımlarla yetinen kati gelenekçilik ile ilkesel olarak hayati ve hukuku dinden soyutlamayi hedefleyen pozitivizm sonuçta aynı amaca hizmet etmiş olmaktadır.
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
Islâm dini , insanlara bir şehir veya köy hayat tarzı, toplumdaki meslek ve iş dağılımı, çevre ve imar düzeni, ekonomik hayat standardı önermediği gibi siyasi bir model de dayatmaz. Buna, ınsanlar akıl ve imkanları, bilgi ve kültürleri çerçevesinde kendileri karar vereceklerdir. Çünkü bunlar değişken ve rasyonel bir alana aittir. Insanlar ihtiyaçlarına göre, kendi bilgi ve kültürlerine göre kendi yönetim tarzlarını bulacaklardır. Ama burada önemli olan hakkaniyetin, hakkın ve hukukun sağlanmasıdır. Siz onu sagliyorsaniz, hangi vasıtasıyla bunu sağladığınız önemli değildir.
Din söylemindeki olumsuzlukların yan alanlara hızla yayılmakta, istismarlara yol açmakta ve toplumun değişik katmanlarında derin izler bırakmakta olduğu, bu durumun da ilâhiyat alanında bilimsel geleneğin yerleşmesi için gerekli olan sabrın gösterilmesine engel teşkil ettigi doğru bir tespittir. Ancak yine de yapılması gereken, din anlayış ve anlatımını haricî müdahele ve teşviklerle yönlendirmenin sonuçta geri tepebilecek yanlış bir yöntem olduğunun bilincine vararak insanımıza güvenmek ve bilimsel özgürlüğün sonunda sağlıklı ürünler vereceğine inanmak olmalıdır.
Sayfa 131Kitabı okudu
Kur'an'in en temel özelliği bireyi muhatap alması, toplumsal mesajlarında da bireyin sorumluluğunu devrede tutmasıdır. Toplumsal yapı ve kurallar birey için koruyucu sınırlar, zorlayıcı yaptırımlar içerse de neticede her birey kendi dindarlığını kendisi inşa edecektir. Nihai karar bireyindir ve onun dindarlığını kabul veya reddedecek, derecelendirecek olan da Yüce Mevla'dir. Islam'da bu anlamıyla aracı bir kurum ve sınıf yoktur.
Reklam
Bugün İslâm dünyasını sarmalına alan ve dünyadaki İslâm algısını derinden hırpalayan bir temel sorun da farklılıklar karşısında sergilenen hoşgörüsüzlük, ötekileştirme ve nefret söylemidir.
Günümüz Islâm ulemasının Islam'in itikat ve ibadet alanında hayli rahat konuşabilirken, insan kaynakları, hak ve özgürlükler, demokrasi, ötekinin/ azınlığın hakkı, ekonomi, kamu hukuku, ceza hukuku, ticaret, aile/evlilik/çokevlilik gibi birçok güncel konuda hem iç dünyasında hem söyleminde gelgitler yaşıyor olması ve arkaik bir söyleme sahip bulunması esasında şahsi bir kusur olmaktan öte, bu yaklaşım ve yöntemin yol açtığı zorunlu bir sonuçtur.
Hımmm.. Demek, o yüzden yapamazmııışşş... :)
Aslında fıkıh, tabiî ve beşerî gelişimini sürdürebilseydi, hayattan kopmamış olur ve çağımızın sorunlarına çözüm üretmede, bize yardımcı olabilirdi. Zaten, fıkhın asıl görevi bu değil mi?
Sayfa 239Kitabı okudu
(...)Öyleyse, soğukkanlı bir biçimde, körü körüne taraf olmanın yol açtığı ön yargılardan kendimizi olabildiğince kurtararak, din ile ahlâk ilişkisini bugün yeniden konuşmalıyız. Hem de anlam ve önemini oldukça yüzeysel hâle getirdiğimiz ve dar bir alana sıkıştırıp âdâp biçiminde anlayıp anlattığımız ahlâktan ne anlamamız gerektiğini, bu ahlâk bizim din algımızdan ve dindarlık tarzımızdan çıkıp gitmiş ve hayatımızı düzenleyen kurallar arasında buharlaşmış ise, bunun sebeplerini açık yüreklilikle tartışabilmeliyiz.
Akîde, inanç esaslarını gösterir ve şeriat için metafizik ve zihnî bir zemin inşâ eder. Şeriat ise, genel davranış ilkelerini bazen soyut, çoğu zaman da örnekler üzerinden gösterir. Fıkha gelince, o, şeriatın hem zaman ve zemine göre yorumunu yaparak hayata yansıtılmasını hem de kalan boşlukların, aynı bütünlük içinde doldurulmasını sağlar.
161 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.