Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Medeniyeti ve Modern Dünya

Osman Bakar

İslam Medeniyeti ve Modern Dünya Sözleri ve Alıntıları

İslam Medeniyeti ve Modern Dünya sözleri ve alıntılarını, İslam Medeniyeti ve Modern Dünya kitap alıntılarını, İslam Medeniyeti ve Modern Dünya en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan olmak, düşünmeye kabil olmaktır.
Sayfa 70 - İnsan Yayınları
Çağdaş insan medeniyeti bilimsel ve teknik bilgi açısından zengin ve ilerlemiştir, fakat ahlaki ve manevi bilgi ve hikmet açısından fakir ve geri kalmıştır. Dolayısıyla en karmaşık bilimsel ve teknik problemler çözmede harikulade ve dışımızdaki doğal dünyanın kuvvetlerini kontrol etmede aşırı derece başarılıyız. Ancak en temel insani problemleri çözme işine gelince hiç ümit vermiyoruz ve sosyal mühendislik işinde, yani insan hareketlerini ve insan doğasının ona hükmeden içsel güçlerini düzenleme ve kontrolde, sefilce başarısızlığa uğruyoruz.
Sayfa 303 - İnsan Yayınları
Reklam
“Üretim” başlığı altında yaptığımız her şey iktisadi hesaplamaya tâbidir, "tüketim" başlığı altında yaptığımız hiçbir şey ise tâbi değildir. Fakat gerçek hayat böylesi tasniflere kafa tutar, zira üretici-olarak-insan ve tüketici-olarak-insan aslında hep "aynı zamanda” üreten ve tüketen ayni adamdır.
Sayfa 312 - İnsan Yayınları
İslami perspektifte, ilim ve iman bırakın birbiriyle çatışma içinde olmayı, karşılıklı olarak birbirlerini dışlayan alanlar da değillerdir. Allah'a hakiki manada iman, Kur'an'da vurgulandığı üzere bilginin esas temelidir. Bilgi ve iman dinamik bir etkileşim içerisindedir ki bu etkileşimde her ikisi de birbirini güçlendirmektedir. İdrake dayalı bir iman yeni bilgiye yol açabilir; aynı bilgi de artışın imanı güçlendirebileceği gibi. İslam’da imanın esaslarının hepsi bilgiye dair ifadelerdir; aslında bu esaslar İslam düşünce tarihinde çeşitli kozmolojik, doğal ve sosyal bilimlerdeki epistemolojik ilkeler olarak işlev görmektedirler.
Sayfa 62 - İnsan Yayınları
Güzel tespit!
En kısa sürelerinden birinde Allah zaman üzerine yemin ederek Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Zamana ant olsun! İnsanoğlu şüphesiz ziyandadır, iman edenler ile salih amel işleyip birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.”(Asr,1-3) Zamanın doğasına dair Kur’an’daki bu çağrı, modern seküler medeniyetin savunucuları ve destekçilerinin öne sürdüğü inancın, açık bir biçimde tam zıddıdır. Kur’an’da, zamanın geçişiyle maruz kalınan kayıp durumundan kurtulmanın aracı olarak, zaman üstü hakikat ve değerlerle, ki bunlara örnek olarak sürede iman, salih amel, Hakk’a teslimiyet ve sabır erdeminin beslenmesi belirtilmektedir, uyumlu bir hayat süren insanlardan bahsedilirken; seküler medeniyetin savunucuları, eğer insanlar toplu bir yaşamı tercih edip de tamamen fiziksel dünyayla sınırlı olduklarını düşünürse, zamanın insanın tarafında olacağına inanmaktadır. Onların argümanları şu şekilde devam etmektedir, peyderpey ancak muhakkak, bilim ve teknolojinin yardımıyla insan yaşamının ve evrenin sırları ve bilmeceleri zaman içerisinde çözülecektir. İnsanın dine ya da Tanrı’ya başvurmasına ihtiyacı yoktur, zira insanın toplu yaratıcılığı, insanın medeniyet inşasında belirsiz gelişimini çizmek hususunda, ona yardımcı olmaya yetecek yegane şey olarak görülmektedir. Modern medeniyet, o halde, Tanrı’nın unutulması üzerine inşa edilmiş bir medeniyet olarak tasvir edilebilir.
İslami perspektifte, fiziksel güzelliğin kendisinden bağımsız bir varoluşu yoktur. Manevi ya da entelektüel bir güzelliğin, fiziksel şeylerde kendisini gösterdiği ya da yansıttığı daha yüksek bir güzellik türüdür, bu şey. Güzelliğin doğası gereği entelektüel olduğu görüşü, tabii ki geleneksel toplum ve medeniyetlerde yaygın bir biçimde kabul edilmekteydi. Ancak, bu görüşü modern bilim insanları arasında da savunan birkaç kişiye de rastlamaktayız. Tanınmış Britanyalı biyolog, Jacob Bronowski’nin görüşlerine burada yer verelim: Coleridge güzelliği tanımlamaya çalışırken, her zaman döndüğü derin bir düşünce vardı: güzellik, çeşitlilikteki birliktir. Bilim, doğada bulunan, daha net ifade etmek gerekirse bizim tecrübemizdeki çeşitlilikteki birliği keşfetme arayışından başka bir şey değildir. Şiir, resim, diğer sanatlar da Coleridge’in ifadesiyle çeşitlilikteki birliğe dönük aynı arayıştır.ı Güzelliğin “çeşitlilikteki birlik” olarak tanımlanması, İslam’daki tevhide dayanan estetik anlayışı ile tam bir uyum içerisindedir. Benzer şekilde, estetik takdirin sanat ve bilimlerin ortak bir amacını teşkil ettiği düşüncesi de bilginin birliğine dair İslami teoriyle ahenk içerisindedir. Ancak, modern dünyada, daha önce belirttiğimiz üzere, güzelliğe dair bu görüşler bilim insanları ve sanatçılar arasında yalnızca bir azınlık tarafından benimsenmektedir.
Reklam
İslami bilim, dinin tam merkezinde bulunan tek tanrı inancı veya tevhit anlayışının Öğretileri sayesinde on yedinci yüzyıla kadar uzun yıllar boyunca dünyadaki en yaratıcı ve en gelişmiş bilim olmak için gelişimini sürdürmüştür. Tarihinin en iyi zamanlarında İslami bilim, başarısını İslam Hukuku’nun veya Şeriat’ın temel öğretilerinden beslenmesine ve bu öğretilerin rehberliğine borçludur. Tevhit ve Şeriat, İslam dininin dünyaya kazandırdığı bilimsel ve teknolojik ilerlemenin iki itici gücü idi. Tevhit (birlik) evrensel bir düşünce olduğu sürece, İslam medeniyetleri dışında da İslam’a inananları kolayca bulabiliriz. Batı’da Sir Isaac Newton ve Einstein, hakikatin birliği fikrinden esinlenen felsefi ve bilimsel düşünceye ve araştırmalara sahip bilim insanlarının iyi birer örneğidir. Birçok kişinin zihnindeki olumsuz imajı dikkate alındığında Şeriat, İslam’da bilimsel ve teknolojik ilerlemenin bir kaynağı olduğu iddiası oldukça gülünç gelebilir ama modern bilim bu iddiayı destekler niteliktedir. İslami bilim dünyasının ünlü isimlerinden David King ve George Saliba8 tarafından yapılan çalışmalar, özellikle astronomi alanında, uygulama odaklı bilimsel araştırmalara öncülük etme konusunda Şeriat’ın yaratıcı rolü olduğuna dair yeterince kanıt sunmaktadır. Bu çalışmalar aynı zamanda din ile bilimin yöntem ve ahlak zemininde birleştiğini de göstermektedir.
Şüphe yok ki, modern Batı’nın tüm dikkatini verdiği rasyonel bilgi kültürünün kökeni, klasik İslam kültüründe bulunmaktadır. Ancak yine de, hem ruh hem şekil itibariyle, modern bilgi kültürü İslam’ın entelektüel geleneğinden birçok bakımından ayrılmıştır.
Sanatlara ilişkin kozmolojinin rolü şudur: tüm insan sanatları için bir prototip işlevi görecek şekilde, evreni ilahi sanat tasarımı görecek bir düşünceyi açıklamakta bize yardımcı olmak. Kozmolojik bilimlerle yakından alakalı olan şeyler, kozmolojik sanatlardır. Evren hem bilimin hem de sanatın kaynağıdır. Bütünlüğünde yüce bir sanat eseri olarak görüldüğünde, evren çeşitli sanatların mükemmel bir sentezini temsil etmektedir. Evren bir müzik bestesi, bir mimari başyapıt, Allah’ın kelamını içeren bir kitap, ilahi oyunun sergilendiği bir tiyatro, ya da dans sahnesi olarak görülebilir. İşte bu bağlamda, kozmolojik ilimlerden nasıl bahsetmişsek, çeşitli kozmolojik sanatlardan da bahsetmemiz mümkündür. Doğası ve misyonuna uygun bir biçimde, İslam bir din olarak, öncelikle indirilen Kur’an’a ilişkin sanatlarla ilgilenmektedir; bu sanatlar ister görsel ister işitsel olsun.
Sayfa 169Kitabı okudu
Kozmolojik bilimlerin öncelikli amacı evrendeki birliği ve böylece İlahi Birliğin yüce hakikatini ortaya koymaktır. Allah çokluk içerisinde birliği nasıl tasarlamış ve yaratmıştır, işte burada ilahi estetik gizemi yatmaktadır. Bu gizemin iç yüzünün derinliklerini araştırmamız gerekmektedir; böylece estetik ve sanatsal yaratıcılığa ilişkin geçerli ilkeler buradan çıkarabilir. Bizim insani estetiğimizi üzerine inşa etmemiz gereken şey, ilahi estetik ilkeleridir.
Reklam
Tevhit ilkesi İslam’a iman edilirken getirilen şehadette vücut bulmaktadır: yani Yüce Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) O’nun elçisi olduğuna şahit olunurken. Yani, haklı olarak şu ana dek şu söylenmiştir ki İslam medeniyeti Müslüman ümmetinin toplu bir biçimde anladığı ve tecrübe ettiği şekliyle, İslam esaslarından ilkinin üzerine inşa edilmektedir. İslam medeniyeti aslında kendi bütünlüğü içerisinde; Müslüman ümmetinin Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine toplu olarak şehadet etmesi olarak görülebilir. İslam medeniyetine bakmanın bir diğer yolu da, onu hayatın tüm alanlarında toplu Müslüman ibadetinin tam bir ifadesi olarak görselleştirmektir.21 İslam medeniyetinin ayrıca Allah’ın zikredilmesi”üzerine inşa edildiği de söylenmektedir, ki bu bedene üflenen ruh gibidir, bedenin tamamına sirayet eder ve böylece ihsan ile arıtır ve bu bedenin tamamını donatır. İslami bakış açılarına göre, medeniyet toplu yaşama sanatı ve ihsanı ile ilgilidir; maddi gelişimin modern düşüncesinde vurgulandığı şekliyle, maddi içerikle ilgili değildir. Yine de, maddi refah, medeniyet bağlamında insanın kazanımları listesinden hiçbir şekilde çıkarılmamaktadır. Her seviye ve alanda -bireysel, toplu ve medeniyet ölçeğinde- hayatın kalitesi temel olarak insanın Allah’ı zikretmesindeki kalite ile belirlenmektedir; burada Allah’ı zikretmek en kapsamlı bakımdan anlaşılmalıdır.”
Ana akım ampirik felsefesinin şekillendirdiği haliyle modern bilimin sadece ölçülebilir ve nicellendirilebilir şeyleri incelemekle ilgilendiği noktasında şüphe bulunmamaktadır. Nicel çalışma yöntemleriyle bilinemeyen ya da tasdik edilemeyen herhangi bir şey önemsiz, alakasız ya da bilimsel olmayan bir şey olarak kabul edilecektir. Modern bilim sıkı sıkıya niceliksel araştırma yöntemlerine bağlı olduğundan, zorunlu olarak indirgemeci hale gelmiştir. Modern bilimin elinde, fiziksel olmayan gerçeklik, onun ölçülebilir ve nicelendirilebilir boyutlarına indirgenmiştir. Bu felsefi ve bilimsel indirgemeciliğin net sonucu, evrenimizin, doğal dünyamızın ve aynı zamanda ruhumuzun da fakirleşmesidir. Bizim insan çevremiz de, niceliksel bakımdan, aynı süreçte fakirlemiştir; her ne kadar niceliksel olarak değerlendirildiğinde, modern teknoloji ve kitle ürünleriyle büyük ölçüde zenginleştirilmiş olsa dahi. Güzelliğin iyi bir örneği olduğu, nitelik gibi gelensek bir fıkrin; dışlayıcı bir biçimde nicelik farkındalığı ve nicel araştırma ruhu ile ululanan bir toplumda değeri ya hiç yoktur ya da çok azdır. Böyle bir toplumda, estetik ruhu telkin etmekte ve toplumsal skalada bu ruhun erdemlerini beslemekte başarılı olmaya dönük umutlu olamayız; her ne kadar, böyle bir toplumda ara sıra estetik duyusu güçlü olan bazı bireyler ortaya çıkabilse dahi. En hakiki mahiyetiyle, güzellik ölçülemez ve nicelendirilemez bir şeydir. Güzellik, bir zamanlar kendisini fiziksel nesnelerde gösteren ancak gerçekliği onları aşan manevi ve entelektüel bir nitelikti.
Sayfa 166Kitabı okudu
Belirli bir medeniyetin bilgi kültürünün o medeniyet için merkezî olmasından mütevellit, bilgi kültürü o medeniyetin kalbi olarak görülebilir. Bu durum İslam medeniyeti örneğinde özellikle doğrudur; zira İslam bir bilgi dini olmayı iddia etmektedir. Bir bilgi kültürü birçok elementi barındırır ki bunların en temeli epistemolojidir. Herhangi bir bilgi kültürünün en temel elementi onun epistemolojisidir, ki bu o kültürün bilgi vizyonu olarak da ifade edilebilir. Her medeniyet, kendisinin birincil ve baskın bilgi vizyonu ile biçimlendirilerek rehber edilmektedir. Ki bu bilgi vizyonu o medeniyetin “dünya görüşünün” özünü teşkil etmektedir. Epistemoloji öncelikle bilginin tanımlanması, bilginin mahiyeti ve özellikleri, bilginin kaynakları ki bunlar arasında en mühim olanı ilahi vahiydir; vahiy, insanın neden ve nasıl bilebileceği, ve bilginin amaçları ile ilgilenmektedir.34 Bir medeniyet ne kadar ilerler ve gelişirse, bilgi kültürü de bilginin sistematikleşmesinin o bilgi kültürünün yetiştiricilerinin entelektüel ve rasyonel ihtiyaçlarıyla uyumlu hale gelmesiyle, o kadar berraklaşır ve aynı zamanda sofistike hale gelir.
Hiç kimse, İslam tarihinin, bilimin insanlık tarihinde gelişmesi ve ilerlemesinde büyük bir aşama oluşturduğuna dair iddiaya itiraz edemez. Bilimsel ilerlemenin bu özel aşamasını başlatırken İslam, dünya uygarlığına başka bir kalıcı katkı daha yapmıştır. Araştırma gök bilimsel gözlemevleri ve eğitim hastaneleri, modern Batı’nın elindeki bilimin daha yoğun bir şekilde kurumsallaşmasının önünü açan İslam’ın en tanınmış bilim kurumlarıdır..Müslüman hastanelerin örgütlenmesi ve uygulamaları Batılı benzerlerinin gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir. Muhammed Zekeriyya er-Râzî tarafından onuncu yüzyılın başlarında başlatılan klinik uygulama, Batı’ da yaygın olarak kabul edilmeden önce yüzyıllar boyunca İslami tıp pratiğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Eğer İslam’ın medeniyet kimliğini tek bir kelimeyle ifade etmek gerekirse, 0 kelime ümmet-i vasat ya da “orta ümmet” olacaktır. Orta yolu izleme deyimi edebi anlamını bir yana koyarsak, doğası gereği evrenseldir. Edebi açıdan, vasat kelimesi İslam dünyasının coğrafi olarak orta yerini işaret etmektedir. Öte yandan, insan inanışlarına, düşün dünyasına ve davranışsal kalıplara yani insan kültürü ve medeniyetine uygulanabilir bir mana taşımaktadır. Orta yolu izleme düşüncesi beşeriyette fiiliyata geçtiği zaman, toplumsal denge, eşitlik ve adalet getirecektir.
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.