Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İslam Topraklarında Otoriter Rejimler

Pierre-Jean Luizard

İslam Topraklarında Otoriter Rejimler Sözleri ve Alıntıları

İslam Topraklarında Otoriter Rejimler sözleri ve alıntılarını, İslam Topraklarında Otoriter Rejimler kitap alıntılarını, İslam Topraklarında Otoriter Rejimler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şeyh Said bir Nakşibendi önderiydi. İsyan, 1925 yılında ülkenin güneydoğusunda çıktı. İsyanda, dinsel tepkiyle Kürtlük duygusu bir araya gelmişti. Özerklikleri konusunda hassas olan Kürtler, merkezi hükümete karşı ayaklanmalar konusunda uzun bir geçmişe sahiplerdi.
Sayfa 73
Daha modern? Daha az modern? Modernitenin ölçütü nedir ki? Modernite, nesnel bir veri olmaktan çok uzaktır. Modernlik, kendini, sahip olduğu kaba güce dayanarak dayatmıyor mu?
Sayfa 161
Reklam
Suriye’de Baas, gizli servislerle birlikte, Hafız Esed’in ve daha sonra oğlu Beşar’ın ülkeyi kontrol altında tutmalarını sağlayan yegane araç olmuştur.
Sayfa 94
Mustafa Kemal’e tapınma, 1930’lu yıllarda ciddi şekilde pekiştirildi: Mustafa Kemal, bir yandan Gazi ve Milli Şef ünvanlarını da bırakmadan, 1934 yılında çıkarılan özel bir kanunla Atatürk yanı Türklerin babası oldu. (Aynı kanunla, bu soyadını başkalarının kullanması yasaklandı.) Bu tapınma, estetik ifadesini de buldu; özellikle heykeltraş Heinrich Krippel tarafından yapılanlar olmak üzere, Atatürk heykelleri, onu, kaba kuvvetin cisimleşmiş hali olarak sunmaktaydılar.
Sayfa 59
Masonluk, Osmanlı İmparatorluğu’na daha 18. yüzyılın başlarında girmişti ama çok sayıda Müslümanın masonluğa girişi 19. yüzyılın ortasını bulmuştu. Aralarında Namık Kemal ve geleceğin 5.Murad’ının da bulunduğu birçok Genç Osmanlı, 1868 ve 1873 yılları arasında Avrupa’dan dönüşlerinde, Fransa Büyük Doğu Locası’na bağlı mason localarına girmişlerdi.
Sayfa 21 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Yoğun laikleşme döneminde, Kemalizm artık, Osmanlı döneminde olduğu gibi, devlet ile dinin birbirinden ayrılması meselesi üzerine değil, İslam'ın devlet tarafından kontrol ve reforme edilmesi üzerine kuruluydu. Burada da, Emile Combes ile benzerlik açıktır. Ayrıca, Fransa'da 1790 yılında din adamlarını devlet memuru vatandaşlar haline getiren yeni kilise teşkilatlanması (Constitution civile du clergé) veya yine Fransa'da Concordataire rejim denilen ve Hıristiyanlığı bir bakanlığa bağlayan, başına bir idare getiren ve onu bir bütçeye tabi tutup sınırlarını belirleyen sistem de akla gelir.
Sayfa 112
Reklam
Sömürgelerin kurulduğu dönemde bir güç kaynağı olan modernite, emperyalist bir karaktere sahipti. Çünkü neticede, sömürgeleştirme, modern toplumlarla daha az modern toplumlar arasında kaba güçle temas kurulmasından başka bir şey değildi. Daha modern olan, kendi değerlerini daha az modern olana dayatmış daha az modern olanın bütün bağımsız ve içten gelişen modernleşme yollarını kapatmıştır.
Sayfa 160
Türkiye’deki CHP ile Mısır’daki Arap Sosyalist Birliği, Suriye ve Irak’taki Baas, Tunus’taki Yeni Destur ve Cezayir’deki FLN arasındaki benzerlikler çarpıcıdır. Bu partiler yükselmekte olan orta sınıfları ve entellektüelleri özellikle de, pozitivizm ve verim tutkunları olan bilimsel disiplin mezunlarını kendilerine çekmişlerdir.
Sayfa 94
Şey Said, halifeliğin geri getirilmesini ve din karşıtı tedbirlerin kaldırılmasını talep ediyordu. İsyanın bastırılması korkunç oldu: yüzlerce kişi asıldı, köylüler “ibret” olsun diye öldürüldü, köyler haritadan silindi. Ölü sayısı 15.000 olarak tahmin edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında kurulmuş olağanüstü hal mahkemeleri olan “İstiklal Mahkemeleri” 1925-26 yıllarında tekrar faaliyete geçti. Bu mahkemeler, 1925-27 yılları arasında 640 kişiyi ölüme gönderdi.
Sayfa 73
Tanrı’nın adı bile değişmişti. Çünkü Mustafa Kemal öyle istemişti. Artık Allah denmeyecek, Orta Asya’dan gelen eski bir kelime olan Tanrı denecekti. Bütün bunları dinine küfür olarak görmeyen Türk çok azdı. Gel gör ki hükümetin elinde kanunları vardı ve bunları uygulamakta hiç tereddüt etmiyordu.
Sayfa 72
Reklam
Kişiye tapma İran’da da vardı. Yakın çevresinde terör estiren diktatör ruhlu bir hükümdar olan Rıza Şah’ın saltanatında başladı; oğlunun saltanatında devam etti. Muhammed Rıza Şah, Tanrı tarafından seçilmiş hükümdar imajını pekiştirmeyi denedi. Babasının inançsız tutumundan kendisini ayırmak istediğinden, kendini Tanrı’nın koruduğu bir inanan olarak sunuyordu.
Sayfa 60
Bugün hala, ders kitaplarında, her yerde Atatürk vardır. Vatan ve Atatürk, bütün maneviyatların kilit taşlarıdır ve bütün erdemler bu maneviyat adına yeşerir: Atatürk sevgisi neticede ölmüş birine olan bir sevgi olduğundan, puta tapmadan çok uzak olmayan bir durum söz konusudur.
Sayfa 59
Kemalist Türkiye, kazananın değerlerini (etnik ulus-devlet ve laiklik) benimseyerek, Müslüman dünyasını hemen hemen her yerde egemenliğini kaybetmeye sevketmiş görünen bir geçmişle bağlarını koparmayı amaçlıyordu.
Sayfa 3 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Batıcılar pazar ekonomisini ve serbest teşebbüsü övüyorlardı; İslamcılar ise kapitalizmi Batı’dan gelmiş bir kötülük olarak görüyor, dini ahlaka özgü şeyler olan hakkaniyeti, adil fiyatlandırmayı ve faizin yasaklanmasını savunuyorlardı. İslamcılara göre, “Japonlar gibi” yapmak, yani dini elden bırakmadan Batının bilim ve tekniğini almak gerekiyordu.
Sayfa 36 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
İran, kendini komşusu Osmanlılar’la aynı kısır döngünün içinde buldu: Modernleşmesini sağlayacak maddi imkanları elde etmenin karşılığında bağımsızlığından vazgeçecek ya da zamanla ortadan kalkacaktı. Görünüşe göre 19. yüzyılda Müslüman yöneticilerin karşı karşıya kaldığı ikilem hep bu olmuştur.
Sayfa 15 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.