Balçık ve Ruh... İşte insan, bu iki zıt unsurdan yaratılmıştır. İnsanın soyluluğu ve önemi, yönünü aşağıya doğru çevirip çamura batmasını veya yukarıya doğru döndürüp Kadir-i Mutlak Allah'a yaklaşmasını tesbit eden güçte yani iradesindedir. İnsan yolunu tesbit edinceye kadar bu iki zıt kutup arasında devamlı mücadele eder gider.
Şayet biz bazı şeylere inanıyorsak ve inandığımız şey konusunda bilgimiz yoksa bu bir değer ifade etmez, çünkü inandığımızın değeri onu bilmekle doğru orantılıdır.
Eğer bugün müslümanlar gittikleri camilerin tamamını bir sosyal hareket merkezi haline getirebilirlerse ve Kur'an'ın iki ilkesini ve O'nun tarihini iyi kavrayabilirlerse, bu ana temel üzerine bina edecekleri sağlam bir eğitim sistemini oluşturabilirlerse, o zaman işte İslam düşüncesi anlamında, büyük bir değişim kıvılcımını çakmış olacaklardır.
Kur'an'ı bilimsel anlamda tam olarak anlamanın iki yolu vardır. İlki Kur 'an'ı, İslamî öğretinin bir kitabı olarak görmek ve anlamak, ikinci yol olarak da, İslam da, İslam tarihini tüm gelişim evreleriyle birlikte doğru olarak kavramaktır.
Erkek ve kadın eşitliği demek, her iki cinsin de aynı menşe'den oluşu ve aynı zamanda aynı Yaratıcı tarafından yaratılışı demektir. Her bakımdan aynı kalıtımla (zihni ve bedensel özelliklere sahiptirler. Bir soydan ve aynı ebeveyne (anne-babaya) sahip kardeş gibidirler.
Allah, yeryüzünde temsilcini yaratmak istediğinde meleklere şöyle hitapeder:
"Muhakkak, ben yeryüzünde (benim emirlerimi tebliğe ve infaza memur) bir vekil yaratacağım," (Kur'an 11; 30)
İşte burada, İslam'da insana gösterilen büyük saygıya dikkat ediniz. Hatta Avrupa ve bilimsel devrim sonrası hümanizmi bile
insana böyle yüce bir nitelik ve değer vermedi. İslami görüş noktasına göre en büyük, en yüce yarab-cı ve en üstün ve her
şeyin hükümdarı olan Allah, meleklerle konuşurken, insanı Kendisinin yeryüzündeki vekili olarak gösteriyor. Bu hitapda aynı
zamanda insanın görevi açıklanıyor: Allah'ın yeryüzündeki vekili olmak!...
Melekler şöyle karşılık verdi:
"Biz seni hamd ile teşbih ve seni takdis (ayıplardan, eş koşmaktan, eksikliklerden tenzih) edip dururken, (yerde) orada
bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?" (Kur'an 11; 30) Kıssadaki imajlar ve sembolik ifadeler bu
noktadan sonra başlamaktadır. Meleklerin verdiği cevapla öyle görülüyor ki Hz. Adem (as)'den önce suç ve günah işleyip,
fesatlıkta bulunan birileri vardı. Melekler, yeni bir insan yaratılırsa, onun da aynı şeyleri yapacağını, Allah'a söylemek
istiyorlardı. Allah onlara şöyle cevap verdi: "Sizin bilemeyeceğinizi elbette ben bilirim. " (Kur'an 11; 30)