İslami Hareket Ve Kudüs

Fethi Şikaki
İsra Suresi'nin diğer bir ismi de "Beni İsrail"dir. Bu sure, yalnızca bir ayette İsra olayından bahsetmiş, ardından 3-7 ayete kadar ayrıntılı bir şekilde Beni İsrail'i söz konusu ederek onların bozgunculuğu ve zorbalıklarından söz etmiştir. Surenin sonunda da 104. ayette Beni İsrail'e hitap ederek "Onun ardından İsrailoğullarına: 'O ülkede oturun, ahiret zamanı gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz' dedik." denilmiştir. Bu, üzerinde iyice düşünülmesi gereken bir gerçektir. Allah, binlerce yıl süreyle Filistin'den uzak olarak yaşayan Yahudileri, darmadağın olmalarına ve baskılara maruz kalmalarına rağmen istediği bir hikmet gereği korumaktadır. İşte bugün, onları bunca uzun asırlardan sonra hükmedilmiş vaadin gerçekleşmesi ve kaderin tamamlanması için yeryüzünün her bölgesinden toplayıp Filistin'e geri getirmekte ve büyük bir kabirde toplamaktadır.
"Abdullah b. Ömer b. Hattab'ın yanında oturuyorduk. Kostantiniyye'nin mi yoksa Roma'nın mı önce fethedileceğini sordu. Sonra kendine ait olan bir sandığı getirtti ve içinden bir yazı çıkardı. Abdullah şöyle dedi: Biz Rasulullah'ın yanında yazarken 'bize iki şehirden hangisi daha önce fethedilecek' diye sordu. Ardından 'Konstantiniyye önce fethedilecek' dedi." Ve herkes biliyor ki Fatih Sultan Mehmed Kostantiniyye'yi bundan sekiz asır sonra; 1453'te fethetti. Böylece Hz. Peygamber'in haberi gerçekleşmiş oldu. Roma hala fethedilmedi ve oranın fethi de inşallah gerçekleşecek. Hiç şüphesiz Kudüs'ün kurtuluşu, İslam'ın tümden yeryüzüne hakim olmasının, "Müşrikler istemese de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber'ini hidayet ve hak ile gönderen O'dur" ilahi buyruğun gerçekleşmesinin başlangıç noktasıdır.
Sayfa 44 - 6 1/Saf; 9Kitabı okudu
Reklam
Filistin, bir İslam toprağıdır, onu bağımsızlığına kavuşturmak İslami bir görevdir. Ama bu, İslam devletinin kurulmasına bağlıdır ve ondan sonra gerçekleşecektir.
Okuyalım!!
Batı dünyasının Osmanlı Devleti'nin temellerini sarsıp, bir asırdan beri uyguladığı kesintisiz batılılaştırma ve sömürmesinin akabinde, I. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında bölgeyi askeri olarak istila ettiği bir dönemde, Balfour'un sözünü gerçekleştirmesi boşuna bir uğraş mıydı? İngiltere ve Fransa adına çalışıp hilafet devletini arkadan vurup düşürenler boşuna mı çalıştılar? Parçala-yut mantığına uygun olarak İslam dünyasını yönetmeye devam edenler işte bunlardır. Sykes-Picot sınırları içerisinde İsrail devleti, onların omuzları üzerinde ve gözleri önünde kuruldu. Ve nihayetinde 1948 yılında onbinlerce Yahudi'nin önünde kaçmaktan başka bir şey yapmadılar. Sözde ilerici-devrimci örgütlerin başarısızlığı sonucunda yaşanan 1948 ve 1967 hezimetleriyle ümmetin akidesi sarsıldı, akidevi, tarihi ve medeniyet bağları koptu ve Kudüs kaybedildi.
Filistin'i unutmamız ve ondan vaz geçmemiz mümkün değildir.
Reklam
"Sizler yahudilerle savaşacaksınız. Siz nehrin doğusunda onlar da batısında olacaktır." Bu nehrin Ürdün Nehri, olduğu söylenilmiştir. Başka rivayetler de Hz. Peygamber, Horasan'dan çıkıp hiç kimsenin engelleyemediği bir grubun İlya'ya yani Beytu'l-Makdis'e geleceğini söylemiştir.
Sayfa 43 - İbn Mace, c. il, sh. 5 18, Tirmizi, c. iV, sh. 531 , Müsned, c. V, sh. 277.Kitabı okudu
İslami hareketin hem bu düzenlere hem de İsrail'e karşı aynı zamanda direnmesi gerekir.
Hicretin yedinci yılında Hz. Peygamber Medine'nin kuzeyinde Şam istikametinde 100 mil uzaklığındaki büyük bir şehir olan Hayber'e girdi. Evlerinin arasında dolaşıp araştırarak kalelerini bir bir fethetti. İki kaleyi de içindekilerin helak olduğuna kanaat getirinceye kadar yaklaşık on gece boyunca kuşatma altında tuttu. Sonunda Hz. Peygamber'in onları sürgün etme kararına boyun eğdiler. Ancak ardından Hz. Peygamber'den ziraatle uğraşıp elde ettikleri ürünlerin yarısını müslümanlara vermeleri karşılığında Hayber'de kalmaları için izin istediler. Hz. Peygamber "Olur ama sizi istediğimiz zaman çıkarırız" diyerek onlara müsade etti. Onlar bu hal üzere kalmaya devam ettiler. Derken Ensar'dan bir müslümanı öldürdüler ve Hz. Ömer döneminde Abdullah b. Ömer'e saldırdılar. Bunun üzerine Hz. Ömer de onları tüm Arap yarımadasından çıkardı.
Bir asırdan fazla bir zaman zarfında Batı sömürgeciliğinin İslam dünyasındaki varlığı, öncü birlik olarak Fransız hamlesini oluşturmuş ve bunun neticesinde Batı dünyası asırlar boyunca İslam birliğinin sembolü ve son İslam devleti olan Osmanlı devletini yıkmıştır.
Reklam
Siyonist güçler, bilim ve teknolojideki ilerleyişine rağmen ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duramamaktadır. Her yıl milyarlarca dolarla desteklenmezlerse direnmeleri ve ayakta kalmaları mümkün değildir. Çünkü siyonist devletin ayakta durması için dışarıdan. "malla" desteklenmesi zorunludur. Ve yine onların "oğullarla" desteklenmesi konusuda önemli bir husustur. Siyonistler 19. yüzyılın sonlarından kendi devletlerini kurdukları günümüze kadar uyguladıkları proje kapsamında göçmen yahudileri (oğullar) Filistin'e yerleştirmek için çalışmışlar, bunun için teşkilatlar kurup bir fon ayırmışlar ve güçlü devletlerin desteğini arkalarına almışlardır. Her bölgeden kendilerine gelen bu yardımları teminat altına almak içinde sürekli olarak çatışmalara girmişlerdir.
Silah elde etme, imkanları kullanma ve güçlü devletleri yanına alıp onlarla beraber müslümanlara karşı savaşmalarını sağlama hususunda yahudiler, daha fazla bir güce sahipler. Onların sesleri müslümanların sesinden daha gür çıkıyor. Onların propaganda araçları daha etkin oluyor ve uluslararası basın-yayın organları onların elinde duruyor. İstedikleri taktirde her çeşit ve miktarda silah bulabiliyorlar.
İslam devleti kurulmadan İsrail'e karşı koymak sonuç doğurmaz. Cihad bayrağını yükseltmek ve gasbedilmiş İslam topraklarını kurtarmak ancak bu İslam devletinin kurulmasıyla mümkündür.
Batı sömürgesinin akınları İslam dünyasına doğru ilerliyor, Batı sanayi devrimi, bilimsel ve maddi sonuçlar gerçekleştirerek bu akınlara aktivite kazandırıyordu. Eski haçlı kini, batımın kalbinden silinmemişti. Batı, hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla temel ve zaruri gördüğü silahlı bir saldırının gölgesinde ilerliyordu. Batı'nın müslümanların evini kuşatma operasyonuyla her şey bitmiyordu. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak bölgeyi hegemonyası altına alması, bu savaşın nihai sonucunu vermiyordu. Medeniyet ve kültür faktörlerinin bunda büyük bir etkisi vardı. Çünkü bu faktörlerin, sömürgeciliğin tesirinden kurtarılmasıyla tekrar uyanışa geçip, ister askeri, ister siyasi ve ister ekonomik olsun tüm bu tasallutun çeşitlerinden kurtularak onları yenilgiye uğratabilirdik. İşte bunun için Batı, İslam dünyasına karşı topyekün bir savaş başlatmış "sömürgeciliğe elverişlilik" psikolojisini bize aşılamaya çalışmış, moral güç kaynaklarımızı kurutmuştur. Bunu da İslam toplumunun inanç, medeniyet ve düşünce unsurlarını ters yüz ederek; diğer bir ifadeyle, yaşam tarzını değiştirip kendi menfaatlerine hizmet eder bir hale getirerek yapmıştır.
İslami hareketler, İslam dünyasının her yerinde sürdürülen uyanış kavgasındaki ön cephelerinde merkeze doğru Kudüs'e giden dosdoğru bir çizgi çizmek zorundadır. İslam ümmeti Filistin'e karşı yüreğinde özel bir acı taşımaktadır. Çünkü onun inanç ve tarihsel hissiyatı Ortadoğu'nun bu küçük şeridinde merkezi bir çatışma noktasının var olduğunu kendisine haber vermektedir. İşte orada çağdaş tarihimizin kavgası verilmektedir
Resim