En Beğenilen İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları Gönderileri
En Beğenilen İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları kitaplarını, en beğenilen İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları yazarlarını, en beğenilen İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
17. Çok mühim bir başka husus da şudur: En eski devirlerden beri insan cemiyetlerinde kanunlar ve hukuk kaideleri vardır. Fakat hukuk ilmi, her ülkenin kanun ve hukuk kaidelerine tatbik edilebilecek bir hukuk ilmi, İslâm'dan önce dünyanın hiç bir yerinde mevcut değildi. Bu ilmi, eski Yunan'da, Roma'da, Hindistan'da, Çin'de, Misar'da ve diğer memleketlerde, İslâm öncesinde bulamadım. Buna sadece İslâm'da görebiliyoruz. Meselâ hukuk kaidelerinin kaynakları nelerdir? Bu kaidelere, kanunlara neden boyun eğiyoruz?
Bir hukuki meselede farklı iki hukuki esas karşısında hangisine göre ve nasıl hüküm verilir? Hakkında hüküm bulunmayan yeni bir hukuki mesele konusunda nasıl hüküm verebiliriz.? Bu ve benzeri konularla ilgili olarak bütün ülkelerin hukukuna uygulanabilir esasların İslâm'dan önce, dünyanın hiç bir yerinde bulunmadığını görüyoruz. Bu ilme, Fikah Usulü İlmi (Ilmu Usûli'l Fikh) diyoruz. İslâm'dan önce hiç bir yerde mevcut olmayan bu ilim, İslâm'ın ve Müslümanların malıdır. Başlı başına bu ilim, Müslümanların hukuk ilmine katkılarından sadece biridir.
257. İslâmda hususî-şahsi harp yoktur; harbi yalnız merkezi hükümet ilân edip açabilir ve harbi sona erdirecek de odur.
258. Peygamberin (S.A.) bir hadîsi vardır: "Kılıç bütün günahları siler, fakat borçları affettirmez." Birkaç misal bu sözün kap sama alanını canlı surette izah eder: Hicretten hemen önceki günlerde, hayatına karşı bir
14. İslâm'daki şu tatbikata'da dikkatinizi çekmek isterim. Eskiden kanun ve hukuki kaideleri koyma işi, Teşri (yasama) en yüksek salahiyet sahibine mahsus idi. Bu da ya sultan, kral veya dinin önderiydi.
Milletlerin ekserisinde kabul bulmuş bugünkü bir telakkiye göre de adlî meselelerde hüküm verme yetkisine sahip şahsın hür olması, kendisine başkasının mesela hükümet edenlerin karışmaması esastır. İslâm bu noktada ne yapmıştır? Özellikle dikkate değer husus şudur ki eskiden teşriin yani hükümet edenlerin, sultan ve krallardan ayrı düşünülmesine dair tek bir örnek bilmiyoruz. Bunu sadece İslâm'da görebiliyoruz. İslâm'da hukukî, kanunî hükümlerin istinbâtı; (çıkarılması) vaz' olunması, devlet ve hükümet reisiyle değil fakihlerle alakalıdır. Bu iş fakihe (İslâm hukukçusuna) aittir. Yani konun koyma işi hükümetin karışamadığı, hükümetin dışındaki bir vazifedir. Bu çok mühim bir husustur. Eğer teşri' salahiyeti hükümet edenlere ait olursa, bunlar kendilerinin ihtiyaçlarına göre muhtelif şeyleri emreder, bazı şeyleri yasaklarlar. Emir ve yasakları bazen cemiyetin faydasına olabildiği gibi, bazen de zararına olabilir. Meselâ günümüzde bile, seçim neticesinde iş başına gelen hükümetler, kanunları değiştirmektedir. İslâm'da ise kanun ve hukuk kaideleri, hükümetlerin değişmesiyle değiştirilemez.
6. Sözü bitirmek için İslâm'ın en önemli yardımlarından birisinden söz edeceğim: Islâm'dan önce Hukuk ilminin mevcut olmadığını duymaktan büyük bir hayrete düşmeyiniz. Tekrar ediyorum: Hukuk ilmi İslâm'dan önce yoktu. Çinlilerin, Babillilerin, Hinduların, Yunanlıların, Romalıların ve diğer toplumların sadece kanunları vardı, fakat