İslam'ın Klasik Çağında Felsefe Tasavvuru

İlhan Kutluer

Quotes

See All
Allah'ın felsefi ilimlere yatkın mizaçta yaratmadığı Cahiliyye Araplarının İslam'dan sonra, özellikle Abbasîler zamanında nasıl bir ilmî performansa ulaştığını kaydeden Saîd, Müslümanların girişine kadar ilmî bir canlılığa rastlanmayan Endülüs'te de fetihten sonra meydana gelen felsefî hareketliliği büyük bir memnuniyetle zikretmektedir. Saîd'e göre İsrailoğulları da felsefede pek şöhretli değilken müslümanların egemenliği altında girdiklerinde bazı ilimlerde şöhretli simâlar yetiştirebilmişlerdi.
Gazzâli'nin de şikayet ettiği üzere, bazı kimseler din adına yalnızca -modern anlamıyla- felsefi araştırmaya değil, sırf mülhid filozoflarca ortaya konduğu için matematik ve mantığa da karşı çıkmışlardır. Onların felsefe kelimesinden duyduğu ürküntü, felsefi ilimlere karşı aleyhte tavır almalarına yetmiştir. Bilindiği gibi, Gazzâli bunu körü körüne bir karşı çıkış olarak değerlendirmişti.
Reklam
İronik
Hem dini hem de felsefi ilimlerde uzmanlık sahibi olan Kemalettin b. Yunus el Mavsılî'ye akın akın gelen talebeler arasında daha sonra büyük bir hadis alimi olacak olan İbnu's Salah da vardı. Kemalettin'den mantık okumak için gizlice Musul'a gelmişti ancak uzun uğraşlara rağmen mantık İbnu's Salah'ın kafasına bir türlü girmiyordu. Kemalettin 'kendine işkence etmekten vazgeçmen en iyisi' diyip ona nasihatte bulundu ve İbnu's Salah mantık çalışmaktan vazgeçti. Ama mesele burada bitmedi. Kendisine daha sonra şeriat bakımından felsefe ve mantık çalışmanın yahut öğretmenin hükmü sorulduğu bir durumda üstat özü şöyle verilebilecek olan bir fetva yayınladı: "Felsefe aptallığın temelidir. Tüm sapıklıkların ve yanlışlıkların sebebidir. Felsefeye iştikal eden şeriatın güzelliklerini göremez olur. Felsefe çalışan yahut öğreten Allah'tan uzaklaşıp şeytana yaklaşır."
Eğer felsefe geleneği burhânî karakterini sürdürmez, burhânî yöntemin yerini zamanla cedel ve nihayet safsata alır, mille dahî bu tereddîye paralel bir hakikî yorum kaybına uğrarsa din adına birçok hurafe zuhûr eder ve çoğunluk bu hurafelerin peşine takılır. Böylece felsefi tereddî, dinin dejenerasyonuna yol açar ve ortaya bozulduğunun bile bilincinden olunmayan bir mille fâside (dejenere din) çıkar.
Sayfa 184Kitabı okudu
Sonuç olarak Farabiye göre hak din, kesinlik taşıyan felsefi hakikatin sembolik bir ifadesidir ve din yalnızca akli ilimler ışığında kavrandığında her türlü tefrika ve dejenerasyondan korunabilir.
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.