Çocukları görmüyoruz, önemsemiyoruz, ne hissettiklerini düşünmüyoruz, sadece bizim istediğimiz gibi olmalarını bekliyoruz. Hem de sevildiklerini hissettirmeden, hep suçlayarak. Peki bu acımasızlık, haksızlık değil de ne?
Ben okurken göğsümde birşeyler düğümlendi, gözümden akan yaşa engel olamadım. Kitabı saatler içinde okudum ve hala düşünüp duruyorum. Bu haksızlık, hayat hiç de adil değil.
Kadir lise çağlarında, sorunlu olduğu düşünülen, böyle etiketlenmiş bir çocuk. En büyük tutkusu olan şiir yazmak ise, tek derdinin oğlunun tüm karnesinin beşlerle dolu olmasından başka derdi olmayan babası tarafından yasaklanmış. Şiddet sorunu olan bir baba, babaya karşı sessiz kalmak durumunda bırakılmış, oğlunun en çok ihtiyacı olan anne sevgisini ona sunamayan ve de bunun farkında olmayan bir anne. Okulda da kendini kabul ettiremeyince zorlu ergenlik ve kendini bulma çabaları sırasında bocalıyor Kadir.
Yaşam koşulları, yetiştirilme şekilleri, çocukları şekillendirme istekleri ebeveynlere, çocuklarına koşulsuz sevgi sunabilmeyi unutturuyor maalesef. Kitap size kendinizi, anne babalığınızı, belki öğretmenliğinizi sorgulatacaktır.