İsmet İnönü Hatıralar - 2

İsmet İnönü

Most Liked İsmet İnönü Hatıralar - 2 Quotes

You can find Most Liked İsmet İnönü Hatıralar - 2 quotes, most liked İsmet İnönü Hatıralar - 2 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Lord Curzon bana dedi ki: «Konferanstan bir neticeye varacağız. Ama memnun ayrılmayacağız. Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Hiçbir dediğimizi makul olduğuna, haklı olduğuna bakmaksızın kabul etmiyorsunuz. Hepsini reddediyorsu­nuz. En nihayet şu kanaate vardık ki, ne reddederseniz hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz? Bunun için pa­raya ihtiyacınız olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var, bir de bu yanımdakinde. Unutmayın, ne reddederse­niz hepsi cebimdedir. Para kimsede yok. Ancak biz verebiliriz. Memnun olmazsak kimden alacaksınız? Harap bir memleketi nasıl kurtaracaksınız? İhtiyaç sebebiyle yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkartıp size göstereceğiz. Lord Curzon'un bu sözleri kulağımda kalmıştır ve sözünün geçtiği her yerde hatırlamışımdır. Lozan Konferansı olalı 45 sene geçti. Bu sözleri hiçbir zaman unutmadım. Bu 45 sene içinde para almak için müracaat et­tiğimiz heryerde bu ihtimalleri görmüşümdür.
Amatör Diplomat Oluşumun Güçlükleri
Kapitülasyonlar meselesinde benim uğradığım güçlük, biraz da askerlikten gelip amatör olarak diplomatlık yapmamdan doğmuştur.
Reklam
Esasen bizim siyasi bünyemize eskiden beri şu hastalık arız olmuş­tur: Muhalefette veya İktidarda bulunanlar; kendisi şahsen geniş yürekli ve serbest fikirli olsa da din cereyanlarından istifade etmek imkânı bulu­nursa, teşkilatıyla, maiyetiyle siyasi bir menfaat olarak, muvakkaten di­ye, belli bir merhaleyi geçinceye kadar diye, şimdilik diye ondan istifade etmeye kalkar. Kültürü buna müsait bulunmayanların bile bu sakat mey­lini yenmek mümkün olmuyor. Siyasi hayatımızda bu hastalık içine başın­dan beri girmişizdir ve nihayetine kadar bu hastalıktan kurtulamamışız­dır.
Laik cumhuriyet şekilleniyor. 1924 Anayasasını da bunun esaslı bir adımı saymak lazım. Yalnız bir nokta dikkati çekmektedir. Bu anayasada, «Türkiye Devletinin dini, dini İslamdır.» hükmünün yer aldığını görürüz. Cumhuriyetin ilanını sağlayan birkaç maddelik değişiklikle anayasamıza giren bu hüküm, yeniden yapılan 1924 Anayasasında aynen muhafaza edilmiştir. Bunu şöyle izah edebiliriz Reformları, bizzat hâkim olarak tat­bik ediyoruz. Hareketlerimiz dini İslama mugayir değildir. Bu tesiri muha­faza etmek istiyoruz. Şartlar, bizi ihtiyata mecbur etmiş, demektir. Böyle bir hükmün anayasaya sonradan sokulması, laik cumhuriyet konusunun henüz daha kâfi derecede işler halde olmadığını gösterir.
Gerek Rauf Bey, gerek diğer arkadaşlar, Atatürk'ü, neler yapacağı bilinmeyen bir insan olarak kabul ediyorlar. Başından beri böyle tanımış­lar ve bunun için ondan korkarlardı. Onu frenleyecek ve nihayete kadar bu hususta emniyet verecek tek çareyi, ne yapacaksa yapmadan evvel kendilerinin muvafakatini almasında görüyorlar. Kendilerine vaziyette bu­lunurlarsa bulunsunlar böyle olmasını istiyorlardı.
Biz en ümitsiz günlerde, en güç şartlar içinde memleketi düşman is­tilasından kurtarmaya çalışırken, onlar İstanbul'da aralarında Yunan subaylarının da bulunduğu toplantılara, kokteyllere gidiyor ve eğleniyorlardı. Üstelik bizi de dinsizlikle itham ediyor, biz düşmanla muharebe ederken, ayrıca İstanbul Hükümetinin ordusu ile uğraşmak mecburiyetinde kalıyor­duk. Bütün bu şartlar içinde memleketin artık saltanatla idare edileme­yeceğini, kurtuluştan sonra tekrar memleket kaderinin onların eline teslim edilemeyeceğini iyice anlamıştık. Bu, hepimizde kesin bir kanaat hailine gel­mişti. Hepimizde derken, şüphesiz hâlâ saltanat taraftarı olanları kastetmi­yorum. Söylemek istediğim, başta Atatürk olmak üzere, ben ve bizim gibi düşünenler bu kanaatte idik.
Reklam
63 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.