- Sizi tanımıyorum bile.
- Tanışalım küçük bey o halde! Ben Reşat Mecal!
-Ben... (seçim yapmak zorunda kalanların yalan söyleyeceğini bildiren sessizlik)
- Evet sen? Kimsin? Nasıl çağırıyor seni çağırması gerekenler?
- Ben... (seçtiği yalanı taşıyamayacağı için onu seslendirmek yerine susanların sessizliği)
- Hadi ama zor mu adını söylemek?
- Ben tanışmak istemiyorum! Çünkü tanımıyorum kendimi. Tanımıyorum. Adımın da bir önemi yok zaten. Sahibi ben miyim sanki?
...
"katil arkadaşım" ın kendisinin hiç kimse tarafından anlaşılmadığına inanmış olması, kimse tarafından anlaşılmayan bir İsmet Özel'in imgesini cilalayıp belirtti içimde. İkisi arasında denklik olmasa da derin olmadığı söylenemeyecek bir denklem vardı.
Yerin varılabilecek en derin yeri, göğün varılabilecek en uzak yeri olmalıydı. Yağmuru başka türlü açıklayamıyordum kendime. Gökten yere neden bir şey düşsün?