İsmet Özel: Versus Dünya Sistemi

Arif Aytekin
Ben sen de benim kadar çıkmaza girmeyesin diye girdim çıkmaza.
Sayfa 198
Reklam
“Ben bu hayatı bilerek, isteyerek, her dakikasını kendimin kılarak, duyarak ve düşünerek uyanıklık içinde yaşamak istiyorum.”
Sayfa 182
Heidegger “dili varlığın evi”, Benjamin ise “dili varlığın rahmi” olarak nitelemektedir.
Sayfa 208
Tek bir dünya pazarı süratle oluşmakta ve hepimiz bu pazarda birer dünya vatandaşı haline gelmekteyiz.
Sayfa 148
Bugün tanık olduğumuz şey, dünya çapında bir yeniden tabakalaşma süreci ve bu süreç boyunca yeni bir toplumsal-kültürel hiyerarşi, dünya çapında bir derecelendirme oluşturulmaktadır.
Sayfa 144
Reklam
“kendi başına bir şey başaramayan toplu halde hiçbir işe yaramaz”
Sayfa 232
Örneğin, insanlar aynaya baktığında ne görür? sorusu etrafında, mistisizm/tasavvufta kullanılan “ayna metaforu” için, alışıla gelen, verili olan bilgiyi kullananlar, tabi ki kendini görür, cevabını verirler. Biraz daha düşüncelerini sivriltenler, alışkanlıklardan uzaklaşanların cevabı: aynayı görürler şeklindedir. İsmet Özel'in aynı soruya cevabı: “başkalarının onu nasıl gördüğünü görürler” şeklindedir.
Sayfa 203
Seni öldürürsem kendi kurtuluş yolumdaki ışığı söndürmüş olurum. Seni öldürmezsem kendi kurtuluşuma açılan yolu tamamen tıkamış olurum.
Sayfa 199
“Tuttuğu nöbet sırasında şekerleme yapanların kurşuna dizildiği bir Türkiye'de yaşamak istiyorum”
Sayfa 241
Reklam
düşündüm kafa kemiklerimi eritinceye kadar nedir bu kölelerin olanca silâhları silahların köleleri olmaktan başka.
Sayfa 209 - propaganda
Waldo sen neden burada değilsin? hikâyesine binaen yazdığı ve aynı adı taşıyan kitabını, Türkiye'yi önemseyen insanlara, “Ben Türkiye'de, bu ülkenin geleceği için bir yola girmiş bir insanım, sen niçin benim bulunduğum yerde değilsin?” sorusunu sorarak onları Türkiye'nin geleceği üzerine düşünmeye, mümkünse kendi bulunduğu yere çağırma anlamına gelen ifadelerde bulunmaktadır. Özel'e göre; bizler, içinde biçim aldığımız toplumun mahsulüyüz. “İnsanlar insanlıklarını topraklarına borçludurlar”. Bu bakımdan “Türkiye'de yaşayan insanlar vefa borçlarını Türkiye'ye mi ödeyecekler, bu büyük millete mi ödeyecekler yoksa kendi cemaatlerine mi ödeyecekler?… Çoğu kişi Türkiye'de vefa borcunu dünya sistemindeki güç odaklarına veya kendi dini, etnik, artistik cemaatine ödüyor…” Özel, kendisinden başkasının kalmadığını ifade ederek ısrarla üzerinde durduğu noktanın, “biz bu toplumdan alacaklı değiliz, biz bu topluma borçluyuz, bu topluma borcumuzu da ancak bağlı olduğumuz toplumun kimliğini tasrih ederek ödeyebiliriz” şeklinde ifade etmektedir.
Sayfa 228
2003
“İçinde yaşadığımız çağ İslam'ı arayanların onu ancak kitaplarda, Müslümanları arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir çağdır.” “Türkiye'de yaşayanların ne kadarı Türk'tür? Siz bu soru üzerine düşüne durun. Ben sizin durduğunuz yerden tedirgin oldum, başka yere gidiyorum,” diyerek, “Siyasal İslam”ın yayın organı denilebilecek yayınlara veda eder. Gündemine “sosyalizm”den sonra aldığı “İslam”ın yanında artık “Türk” kavramı bulunmaktadır.
Sayfa 180 - ismet özel kronolojisi
1974
Ünlü “Amentü” şiiri Sezai Karakoç'un çıkardığı “Diriliş” dergisinde yayımlanır. 1972'de başlayan ve devam eden sorgulamalarından Kuran'a bağlanarak “İslam benim için bir şifadır” tespiti ile hidayetini izhar eder. Böylece bazılarına göre, “parlak geleceğini tepip, seccadelere kapanacak...” Ece Ayhan, İsmet Özel'i hep Rimbaud olarak görür, ihtidasını “Rimbaud çöllere gitti” diye yazar.
Sayfa 179 - ismet özel kronolojisi
Zygmunt Bauman ifadesiyle, “zaman ve mekânı fiilen ortadan kaldıran teknolojiler, mekânı çok kısa sürede soyup yoksullaştırırlar. Bu teknolojiler sermayeyi gerçek anlamda küreselleştirir; sermayenin yeni göçebe adetlerini ne izleyebilen ne de engelleyebilen insanları, geçim kaynaklarının ellerinden kayıp gidişini ve yok oluşunu çaresiz seyretmeye ve belanın nereden gelmiş olabileceğini kara kara düşünmeye mahkûm eder”.
Sayfa 150