Yaşanmış toplumsal sıkıntıları, haksızlık ve yozlaşmaları anlatırken betimleme tekniğini ustaca kullanan bir yazar, Yılmaz Karakoyunlu. Babaannesinin en küçük kardeşi olan Ziya Gökalp’in kanını taşımasından mıdır, yoksa “Bilge Kadın” dediği öğretmen annesinin ona kazandırdığı dünyayı algılama biçiminden midir bilinmez, edebiyatçılığının yanı sıra; şair, oyun ve güfte yazarı ve besteci olmasıyla da tam bir kültür ve sanat insanıdır o. Yaşamında en saygı duyduğu insan, eşi Altan Hanım’dır. “Bütün roman ve yazılarımı ilk o okur, eline aldığı kırmızı kalemle tüm yanlışları işaretler. Ben ona bir papatya bahçesi veririm, o, kırmızı kalemle bunu bir gelincik tarlasına çevirir” der. Ardından da eşini yücelten bir gülüşle “İşte böyle acımasızdır Altan Hanım” diye ekler.
İstanbul Bonmarşesi, Karakoyunlu’nun çocukluk ve gençlik yıllarındaki olay ve dostlukları anlattığı bir kitap. Akıcı bir dille yazılan bu kitabı okurken onun entelektüel kimliğinin şekillenme sürecini de izleyeceksiniz ve büyük keyif alacaksınız.