Öne Çıkan İstanbulcunun Sandığı kitaplarını, öne çıkan İstanbulcunun Sandığı sözleri ve alıntılarını, öne çıkan İstanbulcunun Sandığı yazarlarını, öne çıkan İstanbulcunun Sandığı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Zamana ayak uydurmaya çalışırken, unuttuğumuz değerleri, yazar, ‘İstanbul’da zamanı kaybettik, izini toza kaptırdık, dünde bıraktık anı ve unuttuk dostu yaranı..’, sözleriyle ne de güzel anlatıyor.
Şair ve yazarların ilham perisi, üzerine sayısız eserler yazılmış, Orhan Veli’nin de belirttiği gibi, ‘Gözleri kapalı dinlenmesi vardır İstanbul’un.’
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul,
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer,
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul,
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer…”
~ Yahya Kemal Beyatlı ~
“Osmanlılar İstanbul’u fethettikleri zaman bu bölgede Bizanslıların bir kâğıt imalathanesi bulunuyordu. Fetihten sonra buradaki dereye Kâğıthane Deresi adı verildi ve bu imalathane uzunca bir müddet Türkler tarafından işletildi.
Evliya Çelebi burayı öve öve bitirememiş ve en güzel lalelerin Kanuni devrinde Kâğıthane’de yetiştirildiğini yazar: <Kâğıthane Lalesi demekle meşhur Lâle-i Günagûn (rengarenk lale), o burada yetişir ki lâle vaktinde bunu görenin aklı perişan olur.>...”
“İstanbul’dur o, şahane şehir; Bizantion, Rumların ve Frankların çağa biçtikleri ad. Batılı kaynaklarda Antonion ve Nova Roma (Yeni Roma) adlarıyla da yer alır. Bizanslıların Constantinopolis’i (Konstantin’in kurduğu kent). Doğunun ilk ve orta çağlarında Konstantinniye’si veya ‘Faruk’ da demişlerdir (iki karayı ayıran). Türk gülümsemesinin adı İstanbul’dur; sonra İslambol olur.
Ardından kutluluğun eşiğine dönüşen Der-saâdet (saadet kapısı), Der-i Aliyye (yücelik yurdu) ve Âsitâne (mutluluğun eşiği). Rumca Stin-polin (şehirde) sözcüğünden türediği sanılan bu adın, daha sonra Fransızcada Stamboul biçimiyle yaşadığı görülür...”