İç siyasal düzeni tahkim etme amacıyla devletler, birbiriyle özdeş varlıklar olarak tahayyül edilen devletin ve toplumun güvenliğini tehdit eder görünen bir "ötekiler" dünyasının inşasına dayanan çok sayıda disipline edici pratiği uygulamaya koyarlar. Devletler, "ben"in aksini teşkil ettiği bir tehditkâr "öteki" görüntüsü yaratma eğilimindedirler. Tehditkâr "öteki"nin inşa edilmesiyle bir devlet, organik bir bütünlük olarak tahayyül edilen toplum yani "ben" adına konuşma ve eyleme iddiasında bulunur.
"Vakıf yöneticileri devletin herhangi bir makamıyla, herhangi bir sorun nedeniyle temas kurduğunda hep şu prosedür yaşanır: sayın makam ya da bakan sizi nazik bir kabulle dinler, sunduğunuz raporu alır, kısa sürede gereğini yerine getireceğini ifade eder. Bu bizim için artık alışıldık bir ritüeldir ama biliriz ve hissederiz ki, o dosya bizim bilmediğimiz daha derinlerde bir kuruma havale edilecek ve onların kararına göre hareket edilecektir. Bu da çoğunlukla çözümsüzlüktür."
"Azınlık meselesi" külliyatı, Türkiye' deki etnik ve dinî kimlik meselelerinin daha çok etnik boyutuna odaklanarak, meseleyi sıklıkla yalnızca bir milliyetçilik sorunu olarak görmektedir.
Hükümetler, milli dava olarak ilan ettikleri konularda toplumun tüm bireylerinden "sorunsuz" bir birliktelik oluşturmalarını beklerler ve böylelikle içeride sessizliği güvence altına almak isterler.