Zaman zaman insan tavuskuşu gibi başını kanatlarının altına koyar, koruyucu arar kendine, unutur ki, altında saklandığı kendi kanatlarıdır.
Kanatlarının gölgesinde habire kurar insan, masallar uydurur, putlar diker kendine, tutar kanını akıtır kurban diye, döker sevgisini. Ne de çok sevgisi vardır bu insanoğlunun! Bilgi ağacı denilen sevgi ağacı mıydı yoksa? Kendisini cennetten kovup damdazlak, çırılçıplak, yapayalnız bırakan amansız güce kızmamış, onu yüceltmeye, gönlünü almaya uğraşmış, belki bir gün affeder de esirgediği sevgiyi gene verir, cennet bahçesine gene alır diye umutlanmış. Bakmış ki yalvarma yakarma, kurban, tören boşuna, sevgi gelmiyor; eh demiş bugün gelmez, yarın gelecek, yaşam içinde gelmez, yaşam ötesinde gelecek. Ve uydurmuş ahretler, araflar, cennetler, cehennemlerle dinleri, gerçek ötesine sonsuzca uzanan umut yollarını.