İstiklal Şairi Mehmet Akif

M. Ertuğrul Düzdağ

İstiklal Şairi Mehmet Akif Sözleri ve Alıntıları

İstiklal Şairi Mehmet Akif sözleri ve alıntılarını, İstiklal Şairi Mehmet Akif kitap alıntılarını, İstiklal Şairi Mehmet Akif en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yarın, huzûr-i İlâhî’de, kimseler, Ömer’in Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile; Evet, hilâfeti yüklenmeyeydi vaktiyle. Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu! Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes’ul! Yetîmi, girye-i hüsrân alır, Ömer mes’ul! Bir âşiyân-ı sefâlet bakılmayıp göçse: Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse! Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri: O damla bir koca girdâb olur boğar Ömer’i! Ömer duyulmada her kalbin inkisârından; Ömer koğulmada her mâtemin civârından! Ömer halîfe iken başka kim çıkar mes’ul? Ömer ne yapsın; İlâhî, beşer zalûm ü cehûl ! Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den... Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen?
Hicran Şiirinden
İlâhi! Söktüm attım, işte hücrem şimdi çırçıplak: Ne âfâkında tek kandil, ne mihrabında seccade: Ezelden bildiğin toprak, bütün varlıktan âzâde. Serilmiş secdelerdir bekleyen yerlerde mihmânı: Bu üryan şu'le dersen, sinemin pâyansız îmânı. İlâhî! Bir hatâ ettimse, elvermez mi hüsranım? Güneşler doğdu, aylar doğdu, ben hâlâ perîşânım! . . İlâhî! Pek bunaldım, nerde nûrun? Nerde gufrânın? Cehennem gezdirip dursun mu âfâkımda hicranın? Evet, gafletti sun'um, lâkin insan gaflet etmez mi? Yıkandım bir ömürdür döktüğüm, yaşlarla, yetmez mi?
Reklam
Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın! Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha: Bir kupkuru çöl var ne ışık var, ne de vaha!
"Ağlarım ağlatamam, hissederim söyleyemem..."
Dönemin hükümetinin ayıbıdır bu da
İstanbul'daki son günlerinde bütün eski dostları ile her sınıf ve meslekten hayranları devamlı olarak ken­disini ziyâret etmişler, sevdiği hâfızlar ona istediği kadar Kur'an okumuşlardır. Nihâyet bitkinliğinin artması ve havaların soğuması üzerine tamamen Mısır apartmanına yerleşen Mehmed Âkif, 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı 19.45'te vefât etmiştir. Allah rahmet eylesin. Ertesi günkü gazeteler, İstiklâl Marşı şâirinin vefâtını haber verdiler.. Beyoğlu hastahânesi'nde gasl olunan cenâze öğleye doğru Beyazıd Câmii’ne getirildi... Âkif, ha­yatında olduğu gibi memâtında da tiksindiği yapmacık resmî tavırlardan kurtulmuştu: Resmî kişiler ve ku­ruluşlar onun vefâtı karşısında müsbet en ufak bir kı­pırtıda bile bulunmadılar. Cenâze merâsimine katılan topluluk için, Midhat Cemal Kuntay, şunları yazıyor: "Cenâze Beyazıd'dan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenâzenin geleceği belli değil. "Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. 'Bir fıkara cenâzesi olmalı' dedim. O anda Emin Efendi Lokantası'nın sâhibi Mâhir Usta, elinde bir bayrakla cenâzeye koştu. Sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peydâ oldu. Üniversite'nin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme ka­padım. Cenâzeyi tanımıştım.
İslâm'ın istiklâlini, İslam'ın istikbâlini düşünerek bütün mesâiyi bunların istihsâline, te'mînine hasr et­meli. Fe-illâ, ne yerin üstünde, ne de altında bizim için bir melce' yoktur. Allâh'ın Peygamber'in kahr u gazabıyla makhûr u müdemmer olmayalım. Bizden evvel gelip geçen mü'minleri mahşerde yüzümüze tükürtmeyelim. Hayat bizim için âr olmasın, şeref olsun. Şerefle ölmeyi, âr ile yaşamaya tercih edelim.
Reklam
264 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.