İnanç ve arayış konusunda yıllardır düşündüğüm şeylere aynı kaygıyla yaklaşan, aynı soruları soran, aynı ızdırabı çeken ve aynı şüphelere sahip olan bir dilden kitap okumak beni farklı duygular içine soktu.
Herkesin bunları belirli dönemlerde düşündüğünü bilsem de bu kadar ince detaylarıyla bile duygudaşlık yaşamak beni şaşırttı. Kitap boyunca merakla şu soruyu sordum içimden: “Evet ama ne yapmalı?”
İki sayfadan oluşan son bölümden önce cevabı bulduğunda mutlaka paylaşacağından bahsetmiş Tolstoy. Fakat o iki sayfalık kısımda gördüğü düş ve bulduğu cevap beni derinden etkiledi. Gözlerim dolu dolu kapattım kitabın kapağını.
Yakın zamanda Dostoyevski’nin Timsah kitabındaki “Gülünç Bir Adamın Düşü” hikayesinde de benzer bir tema vardı. Bu kitapları yakın zamanlarda okumak beni bu konuda şekillendirdi diyebilirim.
Hayatın anlamını ona bir anlam yükleyerek yaşamadan bulamıyoruz. Anlamsızlık kararı da bizi tatmin etmiyor. Bu yüzden çözüm anlam vererek yaşayıp o gerçeği gerçekleştirmektir.
Kesinlikle bu soruları sormuş ya da henüz sormamış herkesin okumasını ve cevapların nasıl belirebileceğini öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Bütün bunları anladım, sevinip sakinleştim. Sanki birisi bana şöyle diyordu ‘İyi bak ve sakın unutma.’ ”