Herkesin kendini çok iyi hissettiği, herkesin ne yaptığını bildiği, senin kendini iyi hissetmeyip dışlandığın, neşeli bir topluluğa düşersen, ne yap yap onlardan uzaklaş.
İncil' de bulduğum gerçeği, yaptıkları işlerin kötü olması nedeniyle insanların ışıktan çok karanlığı sevdikleri gerçeğini anlamıştım. Çünkü kötü işler yapan her insan ışıktan nefret eder ve yaptığı işler ortaya çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. Hayatın anlamını kavramak için öncelikle hayatın anlamsız ve kötü olmaması, daha sonra ise hayatı kavramak için akıl olması gerektiğini anlamıştım. Bu kadar açık bir gerçeğin etrafında neden bu kadar uzun süre dolaşıp durduğumu ve eğer insanlığın yaşamı hakkında düşünecek ve konuşacaksak o zaman birkaç yaşam asalağının hayatı hakkında değil, insanlığın yaşamı hakkında konuşmak ve düşünmek gerektiğini anlamıştım.
İnsanlık var olduğundan beri nerede yaşam varsa orada yaşam olanağını veren inançtır ve inancın başlıca özellikleri her yerde, her zaman bir ve aynıdır.
"Bedenin yaşamı kötülük ve yalandır. Bedendeki yaşa mın yok edilmesi bu yüzden iyiliktir ve biz bu iyiliği isteme liyiz," diyor Sokrates. "Hayat, olmaması gereken bir şey, bir kötülüktür ve hiç liğe geçiş, hayatın tek iyi tarafıdır," diyor Schopenhauer. "Dünyadaki her şey, aptallık da bilgelik de, varsıllık da yoksulluk da, neşe de keder de boş, bomboş, önemsiz. İn san ölecek ve hiçbir şey kalmayacak. Bu da saçma bir şey," diyor Süleyman. "Acıların, zayıflamanın, yaşlanmanın ve öli.imi.in ka çınılmaz olduğunu bile bile yaşamak olanaksızdır, kendini hayattan, hayatın her türlü olanaklarından kurtarmak gere kir," diyor Buddha.