Mutluluk kedere kıyasla son derece aktarılamazdı. Kederin gözyaşları vardı, üzüntünün görünür işaretleri, aşikar yağmuru; bu bakımdan çocuksuydu sonuçta. Keder insanı çocukluğa, yetişkinlere '' Ne oldu, niye ağlıyorsun?'' diye sorduran performansa geri götürüyordu. Peki mutluluğun işareti, mutluluğun güneşi neydi? Kim mutlu insanın yanına koşup, '' Niye gülümsüyorsun? Seni bu kadar mutlu eden nedir, söylesene? diye sorardı?