Sonuçta, kötü bir şey yapanlar, belki de yalnızca yaptıklarının kötü olduğunu bilmeyenlerdir. Ya da kendilerini çok fazla soru sormayanlar.
Ama, çoğu zaman, bir şeyin kötü olduğunu bile bile yine de onu yaparız.
Normalde, bir şeyi yapmadan önce kendimize sorular sorarız. Onu yapıp yapmamayı düşünürüz. Karar vermek her zaman kolay değildir. Her şeyi hemen bilemeyiz.
….
Bütün bunlar için, yani bunları gerçekten yapıp yapmamaya karar vermek için tereddüt ederiz. Ama, bir şeyin kötü mü olduğu konusunda çok da tereddüt etmeyiz!
Çünkü azıcık düşündükten sonra, o şeyi yapmak iyi midir, kötü müdür,hemen anlarız. Bu sanki, kafamızdaki şeylerin, üstünde “iyi” ya da “kötü” yazan çekmecelere kendiliğinden girivermesi gibidir. Bunu neredeyse fark etmeden yaparız. Sanki içimizde, “iyi” ve “kötü” çekmecesinin yönünü gösteren bir pusula vardır. Insanların çoğunda böyle bir iç pusula bulunur, doğru çalışır ve düzenleme işi iyi yapılır.
Yani, gerçek sorun bu düzenleme değildir. Sorun, sonra ne yapacağımızdır.
“İyi” çekmecesindeki şeyleri yapmak mı?
“Kötü” çekmecesindeki şeyleri yapmamak mı?
Ya kötü bir şey yapmak istiyorsak? Ya iyi bir şey yapmak istemiyorsak?
İnsanı insan yapan kendine sorular sormasıdır. Bir şey yapmadan önce kendi kendine sorular sormak, o şeyi yaparken ve yaptıktan sonra üzerinde düşünmek, bunun iyi mi kötü mü olduğunu sorgulamak insana özgüdür.
İyi ve kötü gökten düşmüş bir sözlükte yazsaydı ya da iyi ve kötüye büyük liderler tarafından karar verilseydi olacaklar bunlardı. Olumlu yanı, yorucu olmaması. Hatta, bu tam bir dinlenme hali, çünkü yaptığımız hiçbir şeyden sorumlu değiliz.