Bir kişi bir filozofa sorar: “Zihnimde bir sır titrediğinde onu ifşa etmeden koruması için kime söyleyeyim?” Filozof şöyle cevap verir: “Senin için lazım olup da bizzat koruyamadığın sırrı kendisine lazım olmayan kimse niçin korusun ki?”
Metafizikçi filozof Platon, yüksek bir dağda ikamet ediyordu. O dağın sadece bir yolu vardı ve bu yolun başında da bir ressam otururdu. Şu kesin emri vermişti: Benimle konuşmak isteyen kimsenin önce resmini çizip bana getir ki onun görünüş delillerinden iç yüzünü anlayayım. Eğer benimle sohbet etmeye layık bulursam çağırırım, yoksa ona iltifat etmem. Böylece ressam, filozofla görüşmek isteyen kişinin resmini çizip ona götürür, filozof o resmi iyice inceler, sonunda ya onu çağırır ya da görüşmeden geri çevirirdi. Günün birinde ileri
gelenlerden biri geldi. Resmi çizilip filozofa arz edildi. Filozof, “Bu adam benimle görüşmeye layık değildir.” dedi. Bu haber ona ulaşınca filozofa şu bilgiyi iletti: “Feraset ilmine göre benim ahlâkım böyledir ama ben riyazet sayesinde hepsini tedavi ettim ve değiştirdim.” Bunun üzerine filozof onu çağırdı ve sohbetiyle şereflendirdi.