Kadınlar bağımsızlıklarını ilan etmek istediklerinde, hayatlarındaki erkeğin onları terk edeceğinden ve daha genç, daha anaç bir eş bulacağından (ki bazen yaparlar) korkmaya başlarlar. Bunun sonucunda, pek çok kadın kenara atılma korkusu yüzünden üçüncü çakra aşamasına asla gelmez ve böyle olunca da asla ışıklarını dünyaya göstermezler. Bu korkuyu aşmak ve olduğumuz kişiyi geliştirmek için, çakralarımızdaki (aynı zamajda DNA'mızda da depolanan) artık bize hizmet etmeyen programları saptayıp kaldırmak zorundayız.
Yıllardır ne tarz düşünce, duygu ve anıların hastalanmamıza sebep olduklarını ve bizi gerçekte olmak istediğimiz kişi olmaktan ve yapmak istediğimizi yapmaktan alıkoyduklarını araştırıyorum. Hayat hikayemizin birçok şeyin birleşiminden oluştuğunu fark ettim. Bunlar; bizi yetiştiren kişiler tarafından bize öğretilen düşünce tarzları, toplumumuzun bize doğru olarak kabul etmeyi öğrettiği kümeleşmiş sistem ve kurallar (Matriks'in programı), DNA'mıza gömülmüş atalarımızın hikâyeleri. Kabullendiğimiz strateji ve roller, hayatımız boyunca kendini tekrarlayan duygusal kalıpların kökeni bu çekirdek kalıplardır.