" Çünkü gerçek acıyı ancak gerçek yaranın sahibi anlatabilirdi."
Alıntı olarak siteye eklemediğim ama belki de üzerinde en çok durduğum cümle buydu 34. sayıda. Gerçek yara,gerçek acı? Kime göre, neye göre? Bencilce sadece kendi yara ve acılarımız mı yoksa kendimizden sıyrılabilirsek görebileceğimiz başkalarının acıları da dahil mi ? Evrensel bir duygu mu acı da. Sevgi gibi. Sanmıyorum. Acılar tamamen bireysel. Bu yüzden başkalarının acılarına bakıp durumuna şükretme olayından uzak duruyorum hep. Kimsenin acısını anlamıyorum. Başkasının acısını anlama yetisi verilmemiş bana. Anlamaya çalışma çabamı ise arttırmaya çalışıyorum. Bu hâlâ içimde iyi bir insan olduğunun ispatı. Önemli olan acıları anlamak değil. Anlamak beraberinde kabulleniş ve uyumu getiriyor. Bırakın anlamayalım birbirimizin acılarını. Çare olmak için anlamaya çalışalım. Kabullenip tükenmeyelim, çare arayıp filizlenelim.
Bu kadar şeyi yazdım. " İyi de ne alaka dergiyle?" sorusu akla gelebilir. Sahibi olduğum durmadan kanayan yarayı anlatmaya çalıştım. Yeniden kanama pahasına. İzdiham, içimdeki iyi insanı cümleleriyle besleyen dergi. Birbirlerini ve dünyayı anlamaya çalışan okurlara sahip ailemsel yapı. Takip etmeye başladığımdan beri her sayısına koşarak gittiğim yazın. Başlı başına bir güzellik..
Unutmadan..
" Hepimiz ölecek yaştayız."