"O güldüğünde yanaklarında sayamadığım kadar çizgi beliriyor, morarmış göz altları kırışıyor, ardından her seferinde gülüşünü alt dudaklarını dişleyerek sonlandırıyordu. Ne kadar güzel güldüğünü bilmiyor olmalıydı."
"O güzel yüzünde gülüşünü gördüğümde göğüs kafesimin orta yerinde bir güneş doğduğunu ve içimi ısıttığını bilmiyordu.
Bilse her daim böyle, öfkeli ve hayattan öç almak istercesine dikenli durur muydu?"
"Aynı gökyüzünün altında olduğumuz müddetçe umut var. Umut, hep var.
Zira sen, umutların en güzelisin.
Bak, bulutlarda ne yazıyor, sevgilim.
Senin bırakıp gittiğin gökyüzünde yine senin adın var.’
'O gün...
ölüm bir son değil, dedin bana.
Öl𝐮̈m bir son, sevgilim. Kandırma kendini.
Güneş bir gün yalnızca senin için doğacak. Ben üşüyeceğim, sense hiç ısınamayacaksın. Soğuk ne demek, o gün anlayacaksın.”
"Bir gün buralardan gitmek istersem...
Öyle aniden. Hiçbir sebep yokken. Bir deniz kenarı kasabasına veya bir başka şehrin tam ortasına. Ve sana gel, gidelim, dersem o gün, uzatırsam ellerimi... Tutar mısın? Gelir misin benimle? Başımı çevirdiğimde yan koltuğumda olur musun her zaman? O perdeyi asmama yardım eder misin pencereme? Duvarlarımı süsler misin gülüşünle? Hiç düşünmeden gelir misin benimle?"