Jacques: Üzülüyor ama insan biliyor musunuz?
Efendi: Neye Üzülüyor?
Jacques: Yaratıcınız hakkında böyle kötü düşünmenize
Efendi: Yaratıcıyı yapıtıyla yargılıyorum ben
Jacques: Bizi yaratan üstadı sevmemiz gerek bana kalırsa. Seviyor olsaydık daha mutlu olurduk. İçimiz daha bir huzurlu, kendimizden daha bir emin olurduk. Ama siz tutmuş daha iyi bir yaratıcı istiyorsunuz. Yaratana sövmek dedikleri anca bu kadar olur Efendim
Ayrıca şunu da ilave edeyim Hancı Hanımefendi, çok da mutlu olmuşlar. Çünkü hiç belli olmazmış bu dünyada işler, bir rüzgâr çıkar, değişirmiş her şey. Üstelik hep esermiş o rüzgâr, ruhu bile duymazmış insanın.
JACQUES (Düşünceli) Doğru diyorsunuz Efendim, sanki bir atlı karınca, dönüyor da dönüyor. Benim dede vardı ya Efendim, hani şu ağzıma tıkaç takan, işte o dedem her akşam açar Incil okurdu ama hoşuna da gitmezdi okuduğu, derdi ki bu Incil de hep aynı şey, hep aynı şey, ve derdi ki hep aynı şeyi anlatıp duranlar salak yerine koyarlar dinleyenleri. Ben de hep acaba diyorum Efendim içimden, şu yukarıda bize bunları yazan, hep aynı şeyleri mi yazmıştır acaba, bizi salak yerine koymuş mudur acaba koymamış mıdır... (Jacques susar ve Efendi, mahzun, yanır vermez; bir müddet sessizlik olur, ardından Jacques, Efendisini teselli etmeye çabalar)
EFENDI
Bak benim aklım asıl neye ermiyor biliyor musun, sen yukarıda yazıyor da ondan mu itin önde gidenisin, yoksa bakmışlar yukardan, görmüşler ki itin önde gidenisin, ondan öyle yazmışlar? Hangisi sebep, hangisi sonuç acaba?
Duygular vazgeçilmezdir insanoğlu için, fakat başlı başına birer değere, hakikatin ölçütüne, davranışların meşruiyetine dönüşmeye başladıkları andan itibaren korkutucu bir kisveye bürünürler
JACQUES
Bir bizim öykümüz değil ki Efendim baştan yazdıklan Şu fani dünyada ezelden beri ne olup bitmişe yüz bin kere baştan yazılmıştır, bir insan evladı da çıkıp merak etmemiştir gerçekte ne olup bittiğini. Insanlık tarihi o kadar çok baştan yazılmıştır ki, insanlar bile bilmez aslinda kim olduklarını.