Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jacques ile Efendisi

Milan Kundera

Jacques ile Efendisi Gönderileri

Jacques ile Efendisi kitaplarını, Jacques ile Efendisi sözleri ve alıntılarını, Jacques ile Efendisi yazarlarını, Jacques ile Efendisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bunlara ilaveten bir anlayış farkı da söz konusudur: Vaiz Sterne'ün kitabı, inançsız ruh ile duygulara teslimiyet arasında bir uzlaşmadır, Victoria döneminin edepli koridorlarında Rabelais'ye özgü neşeye duyulan özlemdir. Diderot'nun romanı, ardan ve otosansürden azade bir özgürlük ve duyguların ardına saklanmayan bir erotizm patlamasıdır.
Sayfa 15 - Bir varyasyona girişKitabı okudu
Diderot'da birbirlerinin lafına girerek romanın öykülerini anlatan beş anlatıcıya rastlarız: Yazarın kendisi (okuruyla muhatap olarak); Efendi (Jacques ile muhatap olarak); Jacques (efendisiyle muhatap olarak); Hancı Kadın (müşterileriyle muhatap olarak); ve Arcis Markisi. Birbirinden farklı bütün bu öykülerin dile getirilişinde kullanılan baskın yöntem -eşsiz bir ustalıkla yazılmış- diyalogdur. Anlatıcılar bu diyalogları birbirleriyle diyalog halindeyken dile getirirler (diyaloglar başka diyaloglarla iç içe geçer) öyle ki romanın bütünü, yüksek sesle telaffuz edilen başı sonu olmayan bir sohbettir.
Sayfa 15 - Bir varyasyona girişKitabı okudu
Reklam
Tristram Shandy ile Kaderci Jacques arasındaki farklılıkların, aradaki benzerliklerden aşağı kalır yanı yoktur. Her şeyden önce bir mizaç farkı söz konusudur: Sterne yavaştır; yöntemini yavaşlamak üzerine inşa etmiştir; dünyaya mikroskopunun ardından bakar (sonradan James Joyce'un yapacağı gibi zamanı durdurmasını ve tek bir saniyeyi hayatın içinden çekip çıkartmasını bilir). Diderot hızlıdır; yöntemini hızlanmak üzerine inşa etmiştir; dünyaya teleskopunun ardından bakar (Kaderci Jacques'ın ilk sayfalarından daha çarpıcı bir roman başlangıcı okumuş değilim: Ustalıkla yükselip alçalan sesler, ritim duygusu, ilk cümlelerdeki prestissimo').
Bir varyasyona girişKitabı okudu
İsterlerse duymazlıktan gelsinler, ben gene de söyleyeceğim: Türünün adına layık hiçbir roman dünyayı ciddiye almaz. Hem ne demektir zaten "dünyayı ciddiye almak"? Dünyanın bizi inandırmak istediğine inanmak demektir. Don Quijote'den Ulysses'e, roman, dünyanın bizi inandırmak istediğine karşı baş kaldırır.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
Tristram Shandy bir oyun romandır. Sterne, kahramanının ana karnında geçirdiği günlerin ve doğumunun üzerinde uzun uzadıya, sayfalarca durur fakat dünyaya geldiği andan itibaren, hiç utanıp sıkılmadan elinin tersiyle iter onu. Okuruyla çene çalar, oradan girer, buradan çıkar, bir bölüme başlar, sonunu getirmez, ithafını ve önsözünü kitabın orta yerine sıkıştırır ve daha nicesi... Sözün kısası: Sterne, işin doğası gereği roman kavramının mutlak ilkesi sayılan eylem birliği ilkesi üzerine inşa etmemiştir romanını. Roman, uydurduğu kişilerle kurduğu bu devasa oyun, onun için, sınırsız, özgür bir keşif alanıdır.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
XVIII. yüzyılı sevdiğimi birçok defa dile getirdim. İşin doğrusu bütün XVIII. yüzyılı sevdiğim söylenemez, ben Diderot'yu severim. Daha doğrusu, romanlarını severim. Daha da doğrusu, Kaderci Jacques'ı severim. Diderot'ya yönelik bu bakış açım elbette fazlasıyla kişiseldir, fakat olumlanmasının da pekâlâ mümkün olabileceğini düşünüyorum: Doğruya doğru, oyun yazarı Diderot olmasa da olur deyip geçmek mümkün; illa gerekirse, bu büyük Ansiklopedistin denemelerini okumadan da felsefe tarihini anlamak mümkün; fakat iddia ediyorum, Kaderci Jacques'ın yokluğunda, roman tarihi ne anlaşılabilir ne de tamam sayılır. Hatta şunu da ilave edeyim, bu esere en fazla zararı dokunan, dünya romanı bağlamında değil de yalnızca Diderot yazını bağlamında incelenmesi olmuştur; Kaderci Jacques'ın azameti, ancak Don Quijote'nin, Tom Jones'un, Ulysses'in ya da Ferdydurke'nin yanında göze çarpar.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
Reklam
Kendimi tarif etmem gerekseydi, politikaya aşırı bulaşmış bir dünyada kapana kısılmış bir hedonist olduğumu söylerdim.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
Soljenitsin, Harvard'da yaptığı ünlü konuşmasında, Batı'nın içinde bulunduğu krizin başlangıcı olarak doğrudan Rönesans dönemini işaret eder. Bu yargının işaret ettiği yapı, şahsına münhasır bir uygarlık olan Rusya'dır. Zira Rönesans'ın ve ondan vücut bulan zihniyetin noksanlığı sebebiyle, Rusya'nın tarihi Batı'nın tarihinden kesin çizgilerle ayrılır. Rus zihniyeti, mantık ile duygu arasında bambaşka bir denge ilişkisi kurar kendine; işte o meşhur Rus ruhunun gizemi (derinliğiyle, vahşiliğiyle) bu ilişkide saklıdır.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
Hıristiyan toplumunun tarihi, asırlık bir duygu okuludur: Çarmıhtaki İsa bizlere çileyi baş tacı etmeyi öğretmiş; yiğitlik baladları aşkı keşfetmiş; burjuva ailesi yuva hasretini hissettirmiş; siyasi demagoji ise güç arzusunu "duygusallaştırmayı" başarmıştır. Duygularımızın zenginliğini, kudretini ve güzelliğini şekillendiren işte bu uzun mazidir.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
Duygular vazgeçilmezdir insanoğlu için, fakat başlı başına birer değere, hakikatin ölçütüne, davranışların meşruiyetine dönüşmeye başladıkları andan itibaren korkutucu bir kisveye bürünürler. En soylu ulusal duygular, en korkunç zulümleri meşru kılmaya dünden hazırdır; yüreği lirik duygularla çarpan insanlar, kutsal aşk namına, gaddarlığa başvurmaktan geri durmazlar.
Bir varyasyona girişKitabı okudu
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.