Jack, yetişmesi gereken bir toplantı için hız yapınca sekiz yaşındaki Melissa'nın ölümüne sebep olur. Bu acı olay onda derin bir travma yaratır çünkü o da iki kız babasıdır...Ve eşi Dr. Lauren ile kızlarını da alıp yaşadığı şehirden kaçar, küçük bir kasabaya yerleşir.
İlk etapta her şeyin çok daha iyi olacağına inanan Jack, fırtınalı bir gecede, kızlarını eve götürürken gözü kara bir kişi tarafından saldırıya uğrar. Aynı gece evsiz bir tanıdığının gözleri önünde, tamamen doğaüstü bir şekilde ölümüne de şahit olur. Ölen kişinin, ölmeden önce Jack'e, Jack'in küçük kızı Sarah'ı korumasını tembihlemesi, sonrasında özellikle Sarah'ı hedef alan bir saldırıya uğraması ve Sarah'ın saldırı sonrasında babasına aslında hiç bilmediği Melissa'dan bahsetmesi Jack'i zorlu bir travmaya doğru iter...
Hikâye böyle başlasa da devamı çok daha iyiydi. Paranormal ögeler, mitolojik bir hikâyeyi ön plana çıkarmıştı. Bilim adı altında işkence misali bir işleyişi yöneten, dinsel egolarını insanlara empoze etmek için uğraşan ancak hangi amaca hizmet ettiği bile belli olmayan bir grubun geçmişten beslenmesi romanın lezzetini artırmıştı.
Film tadındaydı. Polisiye, korku, gerilim, hayaletler, mitoloji, kaçma ve kovalama, ters köşe karakterleri, sürükleyici anlatımı, açıkçası her şeyiyle güzeldi. Türü sevenler için tavsiyedir ;)
