Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Kadersizlik
Imre KerteszKadersizlik Reviews
You can find Kadersizlik reviews, Kadersizlik book reviews, Kadersizlik ratings on 1000Kitap.
Imre Kertesz-Kadersizlik
“Şunu söyleyebilirim ki, insanın kendisinden neyin ne kadar eksildiğini gün be gün hesap etmesinden, gün be gün izlemesinden daha fazla acı verici bir başka şey olamaz.”
İkinci dünya savaşında nazilerden birebir etkilenen yahudi yazar Imre, Nobel ödüllü kitabında bize onbeş yaşındaki Gyuri’nin gözünden yaşadıklarını anlatıyor.. bu kitapta ikinci dünya savaşı ile ilgili izlediğim filmlerden okuduğum kitaplardan farklı olan su oldu; diğer tüm eserlerde olay draması çok iyi kurgulanmış tasvirler,müzikler,öyle yerli yerine oturuyor ki içinizde büyüyen gözyaşı dalgasına engel olamıyorsunuz, ama bu kitapta onbeş yaşında ergen,etrafında olup bitenleri anlamlandıramayan,bencil ve herkesi olduğu gibi kabul eden bir çocuğun dili konuşuyor o yüzden çok ağır sayılabilecek bir işkenceyi dahi soğukkanlılıkla okuyorsunuz..tüm düz anlatıma rağmen içeriği yoğun bir kitaptı..
bensevdim..
#birtavsiyemvar
2.dünya savaşı yıllarında Avrupa'nın göbeğinde yaşanan trajediyi sanırım bilmeyeniz yoktur. Tabiki de nazi kamplarından bahsediyorum. O dönemle ilgili ne zaman bir belgesel izlesem farklı bir kaynağa erişsem farklı bir kitap okusam günlerce kendime gelemiyorum. Bugüne kadar beni en çok etkileyen kitaplar arasında Rena'nın Yemini, Auschwitz Dövmecisi, Auschwitz'in Külleri ve Schindler'in Listesi'ni sıralayabilirim ve tavsiye edebilirim. Bugün bitirmiş olduğum Kadersizlik kitabı Macar yazar Imre Kertész tarafından kaleme alınmış olup 2007 yılında Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmüştür. Aynı zamanda 2006 yılında kitap sinema filmine uyarlanmış ve olumlu eleştiriler almıştır
Devamı :kitapofisihakan.com/edebiyat/kaders...
Kitap, 2002 Nobel Edebiyat Ödüllü İmre Kertesz’in otobiyografik bir eseri. Yazar henüz 14 yaşında iken Auschwitz ve Buchenwald toplama kamplarında kalıyor. Kendisi Macar Yahudilerinden. Kitabın başından itibaren Yahudilerin yaklaşmakta olan kötü günleri tahmin etmeye başladıklarını, hatta kahramanımızın babasının dükkanını güvendikleri Yahudi olmayan bir tanıdıklarına devir etmelerini, toplama kamplarına getirilişlerini, eşyalarının ellerinden alınmalarını, saçların kesilmesini, gaz odaları, dikenli teller, çizgili mahkum elbiseleri... daha önce yazılan kitaplardan ve çekilen filmlerden tanıdık olarak okuyorsunuz. Farklı olan hatta tepki çeken, bu yaşananları, objektif olarak, saf kötülüğün anlatılması olarak değil de arada minik umutlar, mutluluklar (dinlenebiliyorsa veya yemek geldiği zaman), kıskançlıkları da yazmış olması. Yahudilerin de kendi aralarında ırkçılık denebilecek hareketler göstermeleri kitapta oldukça ilginç geldi bana. Yani dini aidiyetten önce herkesin kendi dilini konuştuğu yerlerden gelenlerle birlikte olmaya çalışması, belli ülkelerden gelenlerin hakir görülmesi gibi. Dönem ve konuya ilgisi olanlara tavsiye ederim.
Nazi kampında olmak nasıl olurdu?
Yarı otobiyografik olan bu roman okurken Auschwitz ve Buchenwald kampları hakkında bilgi edinebileceğiniz, kamp koşullarını anlayabileceğiniz oldukça sürükleyici bir roman. Olanları 15 yaşında bir macar yahudisinden dinlemek, o koşullar altında bile ırkçılığın "mahkumlar" arasında yaygın olması beni oldukça etkiledi. Hastahane koşullarının zorluğu zaman zaman kan dondursa da kitabın tamamı gibi oldukça sürükleyiciydi. Sadece bilinç akışını daha çok görmek isterdim. Romanın sonunda karakterimizin oradan kurtulduğunu anons edilirken öğrenmesi ve o sırada özgür olduğuna sevinmek yerine çorba saatinin geçmiş olmasına üzülmesi çorba verip vermeyeceklerini merak etmesi oldukça vurucu bir noktaydı benim için. Karakterin içinde bulunduğu boş vermişliği ve gelecekle ilgilenmekyip hâlâ tek derdinin karnını doyurmak olması aynı zamanda da içinde bulunduğu koşulları kabullenmesi etkileyiciydi. Kampta toplasan bir yıl geçirdi ama bu kadarı bile onda değişmez izler bıraktı. Karakter bunu atmak zorunda olduğu adımları atmak olarak niteliyor. Son olarak söyleyebilirim ki okuduktan sonra üstünde düşündükçe güzelleşen bir eserdi. Oldukça beğendim.
Bazı eserler, "Keşke hiç böyle bir kitabı okumasaydım, keşke bu yaşanılanlar hiç yaşanmasaydı" dedirtiyor. İşte bu da, öyle bir kitap. Hüzünlü ve tüyler ürpertici olsa da, bir roman okuyucusu olarak fazlasıyla güzel ve büyüleyici bir eserdi. Böyle zalimliklerinin yaşanmaması dileğiyle...
Bitlerin yürüttüğü bere
Boğazım düğüm düğüm olmasına rağmen bir kez de gülümsememe neden olan kitap. Bu yüzden sanırım kara mizah sınıfında adlandırılıyor.
Budapeştede, 14 yaşındaki Yahudi Gyuri, annesi ve babası ayrılmış, üvey annesi ve babası ile yaşayan, ergenliğinin gerektirdiği şeyleri yaşamaya çalışan bir gençtir. "Hayatın saatlerden ve dakikalardan oluştuğu, bu yüzden her dakika, her saniye, atman gereken adım ne ise ne gerekiyorsa onu atarak ve yaparak hayatta ilelenebileceği" felsefesine sahip olan Gyuri, bir gün ansızın toplama kampına götürülür. Önce Auschwitz'e oradan da Buchenwald toplama kampına aktarılır.
Çevresinde gerçekleşen olayların acımasızlığını, insani olmadığını fark edemez. İnsanların taşıdıkları kandan dolayı neden farklı olduklarını anlayamaz. Çünkü daha çok küçüktür. Her şey olması gerektiği gibi oluyor zanneder. Dayak yemesini hatta gaz odalarını ve ölülerin yakılması ardından ortaya çıkan krimatoryumdan gelen kokuyu bile normal karşılar.
Olaylar böyle gerçekleşirken yazar Kertesz'in otobiyografik eseridir aslında Kadersizlik. Bütün bunları yaşayan insanın, toplama kampı anlarını, bu kadar dışardan, üstten bakarak nasıl anlattığı, önce hiç kimse tarafından anlaşılamaz. Bu yüzdendir ki Imre Kertesz 2002 yılına kadar kendini ne Nazi'lere ne de Yahudilere ifade edebilmiştir.
Ancak yine de 2002'de Nobel ödülüne layık görülmüştür.
Not: Gülümsediğim yeri merak edenlere... Bitlendiği ve pirelendiği bir dönemi anlatırken şöyle bir ifade kullanıyordu yanlış hatırlamıyorsam. "O kadar çok bitlenmiştimki neredeyse başımdaki bere kendi kendine yürümeye başlayacaktı."
Kitabın bende bıraktığı hissiyatı iki kelimeye indirgeyecek olursam, ilginç ve beklenmedikti. Anlatılacak olanın bir 'toplama kampı' öyküsü olduğunu bildiğim halde kahramanımızın da bahsettiği gibi 'ben hiç dehşet yaşamadım'. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor bir yandan ama bir diğer yandan da beklenmedik. Dışarıdan bakan bir gözün dehşet
İstemsiz bir şekilde konu örtüşmesinden dolayı Cengiz Dağcının "Korkunç Yıllar" ı aklıma geldi. Cengiz Dağcının kalemi kadar kuvvetli olmasa da anlatılan konunun 2.Dünya Savaşındaki nazi zulmünü anlatan Yahudileri anlatması yönünden orijinal bir eser oldu.
Eserde 15 yaşında küçük bir erkek çocuğunun olaylara ne kadar saf, dünyanın acımasızlığını ve savaşın can yakıcı durumunu daha kavrayamaması ve hep bir oyun gibi düşünmesiyle başlıyorsunuz. Sonrasında yaşanan tüm Nazi zulmüne alışmasını, kanıksamasını, duyarsızlaşmasını ve artık bir ruhu olmayan robotlaştığını görüyorsunuz.
Anlatımına gelirsek ben beğendim, anlatım hiç kopmuyor ve kendine çeken sürükleyici tarafı var ama dediğim gibi Cengiz Dağcının kalemini daha fazla beğenmiştim. Son kısmı ise biraz gereksiz olmuş. 10/8.5
Imre Kertesz ,’in ilk defa bir kitabını okudum. "Kadersizlik " ; kitabının konusu, hepimizin bir şekilde bilgi sahibi olduğu bir konu olması, 1933–1945 yılları arasında kurulan kamplarla ilgili daha öncesinde birçok yazılar kaleme alınmış filmler çekilmiştir. Bir çırpıda sayacağım Schindler'in Listesi, Hayat Güzeldir, Piyanist gibi. Bu
Nobel ödüllü, yazarın hayatını anlatan bu kitaba başlamadan önce beklentinim büyüklüğü inanılmaz fazlaydı. Otobiyografik kitaplar okumayı çok severim. İnsanların gerçekte neler yaşadığı benim çok ilgimi çeker belki bu kitaba o yüzden bu kadar büyük bir hevesle başladım. Ama gelin görün ki gerçekten yer yer çok sıkıldığım bir kitap oldu. Dahası