Kadıköy'ün Kitabı sözleri ve alıntılarını, Kadıköy'ün Kitabı kitap alıntılarını, Kadıköy'ün Kitabı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eskiden 'rıhtım' boydan boya denizdi ve oralar ' Kumluk' diye bilinirdi. 20. yüzyılın başındaki rıhtımı, Sermet Muhtar Alus şöyle aktarır:
"Kadıköy'ün kumluğu daha doldurulmamış ve (rıhtım) ortada yok. Deniz şimdiki Belediye Dairesi'nin çok gerisinde, kısa duvarlı sıra evlerin önünde şıpır şıpır..."
Bugün Kadıköy rıhtımını oluşturan bütün o düzlük alanlar , çok hafiften de olsa eğimin başladığı yere değin deniz yada kumsaldı. Denize yakınlığı ve toprağının kumsallığı nedeniyle buraya " Kumluk" denirdi; ne var ki burası atıl ve tozlu bir kıyı şeridi değil aksine Kadıköylülerin eğlence ve piyasa yeriydi. Plaj ve gezinti yeriydi.
Megaralılar nihayetinde bölgede bir zaman sonra hâkimiyeti ele geçirmiş ve bugüne uzanan Kadıköy'ün kurucusu olma yolunda etkili olmuşlardır. Bu noktada sanırım, zihinlerde oluşan soruyu cevaplamak gerekir. : Megaralılar kimdir ve niçin bir göçle buraya yerleşmek durumunda kalmışlardır?
Megara kuzeyden gelen' Dorlar'ın' Orta Yunanistan'da kurdukları bir şehirdi. Şehir, her biri birkaç köyü kapsayan beş yöreden oluşan bir coğrafi bölgenin idari merkezi konumundaydı aynı zamanda. Şu halde Megaralıları aslen 'Dor' kökenli bir Yunan kolonisi olarak nitelemek yanlış olmaz. Megara işlenebilir az olan bir bölgeydi. M.Ö 7. yüzyılda yani tam da Kadıköy bölgesine Yunanistan'dan akınların gerçekleşmesinden önce toprağa bağlı köylüler ile çiftlik hayvan sürülerini elinde barındıran aristokratlar arasında çatışmalar arttı. Bu krizle birlikte şehir Atina ile rekabet edemez hale geldi. Buna karşın Megaralılar denize kıyıları sayesinde gemicilikte ilerlemişlerdi. Bu Megaralıların Kadıköy yöresinde yeni bir şehir arayışlarını açıklamaktadır.
Bu arada tarihî yarım adaya Doğu Roma'yı kuracak olan Bizans tarafından Kadıköy'ün kurucuları bu tercihlerinden dolayı " kör olmakla" itham edilecekler ve kurdukları şehre de " İ Hora Ton Tiflon (Körler Ülkesi) adı verilecekti.
Fatih Sultan Mehmet, Khalkedon'a (Kadıköy) güvendiği bir isim olan Kadı Hızır Bey'ini atayacak, bu eylemiyle de -farkında bile olmadan- bölgemizin günümüze kadar ulaşan adının banisi olacaktı. Hızır Bey (1407?-1458), bir rivayete göre, - Ayasofya'dan daha büyük bir kubbe yapamadığı için Fatih'in bir fermanla elini kestirdiği- hıristiyan mimarın kendisinden davacı olması üzerine Fatih'in mahkemede yargılayacak kadar adaleti her şeyin üstünde tutan bir kadıydı; (yine bir kanaate göre, Nasreddin Hoca 'nın kızının da torunudur.)