Başlangıçta araştırma metodumuzu anlatırken ne demiştik?
Bir meseleyi ele aldık mı o konuyla ilgili en eski köklere kadar gitmek gerekir.
Kadın Meselesi der demez ne gelir aklımıza?
İnsan gelir. Hepimiz insanız. Yarımız kadın, yarımız erkek.
Kadın olmasa, erkek olmaz. Hani hep dedik ya; her şey zıddıyla birlikte vardır. Zıddı olmayan hiçbir şey yoktur doğada ve toplumda.
Kadın Meselesi dedik mi hemen zıttı da aklımıza gelmeli. Yani ezen cinsiyet olan Erkek Meselesine bakmamız gerekir. Yani meselenin iki tarafı var: Kadın ve Erkek. Bu sebeple her iki yönüyle birlikte, bütünüyle ele almak gerekir meseleyi. İki cinsiyetten oluşan İnsan Meselesi olarak ele almalıyız konuyu. Erkek bugün niye eziyor kadını, ancak tarihsel ve toplumsal sebeplerini bilirsek kavrayabiliriz bunu.
Kısacası Kadın Sorunu’nu tam anlamıyla kavrayabilmek için her iki cinsiyetin de sorununu gelmişiyle geçmişiyle, bugünüyle aydınlığa çıkarmamız gerekir.
E, o zaman, insanı bilmemiz gerekir.
İnsanı bilmek için de, insanlığın en eski köklerine gitmemiz gerekir. Çünkü ruhumuzun, kişiliğimizin, düşünce, duygu, algılama yapımızın zembereği, temeli o zaman kurulmuş. Ve bugüne kadar hep aynı zemberek bizi işletiyor, çalıştırıyor.
