Erkek ve kadını "tek vücut" kılan sağlıklı bir içgüdü ve sevi (aşk) yaşamı, uygarlık aşamasında yerini iktidar, mülkiyet, ün, şan ve şeref tutkusuna bırakmak zorunda kalmıştır.
Annelere şu çağrıyı yöneltiyoruz: Bir başka türlü eğitilmeyi kabulleniniz lütfen!
Buna karşı şu soruyu yönelteceksiniz: "Neden ille biz?" - Çünkü sizler, ilk eğiticilersiniz. Dolayısıyla, herkesten önce sizlerin eğitilmesi zorunludur. Tüm yaşam sizin içinizde, sizin yanınızda başlıyor. Körpe bir yavrunun ileride alacağı biçim, kazanacağı karakter sizin iyi ya da kötü eserinizdir. ... Siz nasılsanız, çocuklarınız da size benzeyecektir. Nevrozlarınız kuşaktan kuşağa aktarılarak sürüp gider. Ama esenliğe kavuşturucu, çevrenizdekileri geliştirici ve mutlu kılıcı sevginiz de kuşaklar boyu kaybolmadan sürdürür varlığını.
Günümüzde de insanı düşündürecek kadar çok külkedisi yaşamaktadır. Evlileri vardır içlerinde, evlenmemişleri vardır. Sanki yaşamlarının bütün itici gücü, bütün çalışıp çabalamaları bir tek amaca yöneliktir; silip süpürmek, ortalığa çekidüzen vermek ve yine silip süpürmek. Adeta içlerine gerçek bir "temizlik şeytanı" girip yuvalanmıştır, depresyon durumunda yaşarlar hep, duyarlı, aşırı uysal kişilerdir; şöyle bir an rahatlığa kavuşsalar, kendilerini asla iyi hissetmeyecekleri gibi bir izlenim uyandırırlar. Hani onlara bakarsanız, canlarının istediği gibi - bana sorarsanız bir iç zorlamanın dürtüsüne uyarak - silip süpürme, yıkayıp temizleme, derleyip toplama olanağını ele geçirdiler mi, rahata kavuşurlar. Ama bunun tek doğru yanı varsa, kendi kendilerine katlanamamaları ve ancak temizlik saplantısının gereğini yerine getirirken kendilerini biraz unutabilmelidir. Ne var ki, çevreleri için düpedüz çekilmez, asık suratlı, geçimsiz, kıskanç, güvensizlik dolu, müşkülpesent kişilerdir; hınçla doludur içleri, sanki mutsuz alınyazılarından başkaları suçluymuş da bunun öcünü almaları gerekiyormuş, öç almaya hak kazanmışlar gibi bir tutum içindedirler.
Ne var ki, kırk yıldan beri giderek daha açık seçik öğrendiğim ve etkisi altında kaldığım bir gerçek var ki, o da çocukların doğru dürüst gelişememelerine yol açan nedenlerden çoğunun annelerden kaynaklandığıdır. Bu yüzdendir ki, ortadaki pek iç açıcı olmayan durumu düzeltmeye kökten, yani annelerden, annelerin bilinçaltlarından başlamak gerekiyor. Çağımızın ikinci yarımında çocukların eğitimine son verelim! Bunun bize kazandıracağı enerji ve zamanı annelerin eğitilmesi uğrunda harcayalım. Bununla yalnız "anneler yüzyılını" başlatmakla kalmayıp, annelerin ve öbür eğiticilerin derinlik psikolojisinin ikinci bir eğitiminden geçtikleri çağın kapısını aralayacağımızı unutmayalım.
Sevgi deyiminin "şiddetle arzulamak" anlamına gelen eski Hintçe "lubh" sözcüğüyle çok ötelerden gelen bir akrabalığı vardır. Buna göre sevgi şiddetle arzu ediş midir? Böyle bir arzudan mı doğar sevgi? Onunla özdeş midir nihayet? Ortega Y Gasset'in dediği gibi pek "sonu gelmeyecek bir doyumsuzluk" değil, böyle bir doyumsuzluğu yenme çabasıdır sevgi ve her organizmada etkin durumdadır. Novalis'e göre bunun da dışında "dünya tarihinin son amacı, evrene amin denmesidir."