...kadınlar toplumsal olarak üretken çalışmanın dışında bırakıldıkları ve ev işine hapsedildikleri sürece, kadınların kurtuluşu ve erkeklerle eşitliği imkânsızdır ve öyle de kalmak zorundadır.
Feminizm bütün kadınları bütünsel bir ezilmişlikte birleştirir; yani, her kadını kapsar feminizm. Feminizm siyaseti, buna uygun olarak bütünsel bir saldırıdır. Feminizm teorisi de bunu destekler: İlk işbölümü, aynı zamanda ilk defa ezenlerin ve ezilenlerin ilk ortaya çıkmasıydı; öte yandan, ilk işbölümü de kadınla erkek arasındaki işbölümüydü.
Sosyalistler, geleneksel olarak, aileyi ya görmezlikten gelmişler, ya da açıktan açığa onu zayıflatmaya çalışmışlardır; bu tutumun gerekçesi olarak da akraba kayırmayı ve aile bağlarının kişisel başarıları kısıtlamasını göstermişlerdir. Toplumu, aile dışında bir temele oturtmaya çalışan aşırılıklar, acı bir şekilde başarısızlığa uğramıştır. Bir sosyalistin arkadaşlarına ‘kardeş’, bir komünistin de ‘yol daş’ diye hitap etmeleri manalıdır. Hayattan alınacak en temel doyum, bir ailenin üyesi olmanın ve o aileyi yeni den üretmenin verdiği doyumdur. Bu gerçeği gizlemekle hiçbir şey elde edilmez.
Her siyasal sistem, her zaman özgül bir toplamdır. Bu, sistemin bize, sistem üzerine yaptığımız araştırmaların temeli olarak sunduğu ideolojik formülasyonlarına kuşkuyla yaklaşmamızı gerektirir.
Kuşkusuz, şimdilik geleneksel değerler sistemindeki en önemli çatlağı, evlilik öncesi cinsel deneyimlerdeki artış oluşturmaktadır. Çağdaş toplumda bu tür ilişkiler artık neredeyse meşrulaşmıştır.