Evlilik geleneği kadını erkeğe bağlar. Erkek işine gücüne bakar, kadın da kendini kocasına ve evliliklerine göre ayarlar. Öyle ki vatandaşlık konusunda bile insanın doğum yeri de coğrafyası da sanki bir hokkabazlık gösterisinde yok edilmiş gibi düşer ve kadın otomatik olarak kocasının milliyetini alır.
'Ortada erkek yoksa heyecanlı romanslar da çılgın maceralar da olmasını bekleyemezsin, öyle değil mi?'
Kadınlar Ülkesi
Bu cümleyi normal karşılayacak, sözlere katılacak onca insan var ki. Ataerkil sistemin düşüncelerimizi nasıl etkileyip sığlaştırdığını gösteren karakterler ve bu karakterlerin düştüğü yolun sonunda istemeyerek de olsa zamanla bu kusursuz sayılabilecek ülkenin kadınlar tarafından oluştuğunu kabulleneceklerini umuyorum.
Kadınların değerini erkeklerin gördüğünü gösteren, kadınlar olmasaydı neler olabilirdi adlı feminist bir bilim kurgu. Kadınların çoğu zaman sadece çocuk bakmak, ev işi yapmak ve ilişkisel bir obje olarak görüldüğü toplumlara ithaf edilmiş. Aslında bakacak olursak bunların hepsi için dahi kadınlar çok kıymetli ama ne
Kadınlar Ülkesi kadar değeri biliniyor? Tartışılır. Kadınlar olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı elbette ama erkekler olmadan da olmazdı bence. Kadınlar erkekler hepsi kendi içinde önemli ve kıymetli varlıklar. Herkes herkesin kıymetini bilmeli Zaten bu kadar kusursuz bir ülkede yaşamak nasıl olurdu acaba? Büyük ihtimalle ben sıkılırdım, sıkılırdık.
Merhabalar bir sorum olacaktı sizlere. Ben az önce Cahrlotte Perkins Gilman'in "Kadınlar Ülkesi" kitabını aldım ama sanırım bu bir üçlemeymiş. Ve bu da ikinci kitabı tabii. Bu kitabı tek okusam diğer kitaplarını okumasam çok şey kaçırır mıyım ya da uygun olur mu?