Kadınlık mı Annelik mi

Elisabeth Badinter
Doğayı bu denli kötüye kullanarak ağır bir bedel göze alınmaktadır. Tabiat Ana, er ya da geç çocuklarını cezalandıracaktır.
Reklam
"Hayatın boyunca, anneleri onlardan nefret ettiği için hayatları mahvolmuş çocuklarla çalıştım. [ ... ] Bu, annelik içgüdüsünün olmadığının (elbette böyle bir içgüdü yoktur, eğer olsaydı benden destek alma ihtiyacı olanlar bu kadar kalabalık olmazdı) ve çocuklarını reddeden bir sürü anne olduğunun kanıtıdır. Bu kanıt, bu kadınları suçluluk duygularından kurtarmaktan başka bir işe yaramayacaktır ki bazı çocukları yıkımdan, intihardan ve anoreksi gibi şeylerden kurtaran tek fren bu suçluluk duygusudur. Birçok mutsuz çocuğu, yıkımdan koruyan son siperin yok edilişinde payım olmasını istemiyorum. "
Tanrı ve bebek, dünyevi hayata son verdirme gücüne sahip yegane varlıklardır.
Bir bebeğin, 30 aylık olana dek, tek başına 1 ton atık ürettiği ve bu atığın yok olması için 200 ila 500 yıl geçmesi gerektiği hesaplanmıştır. Ayrıca Fransa'da her yıl tüketilen milyonlarca ton kağıt bez dünyada 5,6 milyon ağacın kesilmesine yol açmaktadır... Adeta ekolojik bir katliam gerçekleştiriliyor.
Kaç çocuk annelerinin ikame aracı, oyuncağı ya da aksesuarı olma rolünü oynamak için dünyaya getirilmiştir? Kötü muamele görmüş veya kendi başına bırakılmış kaç çocuk harcanıp gitmiştir?
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
Hormonlar iyi anne olmaya yetmez!
Sayfa 56 - İletişim yayınları pdfKitabı okudu
Bir anneye neden anne olduğunu; anneliğin gerektirdiği olgunluktan ve sorumluluk duygusundan nasibini alıp almadığım sormak (ve ondan geçerli nedenler istemek) kimsenin aklına bile gelmezken çocuksuz insanlardan sürekli bunun gerekçelerini açıklamaları istenir.
Reklam
Ne tuhaftır ki toplum , sahip oldukları sorumlulukları inkâr edenlerden çok , onları ölçüp biçenleri sorgulamaktadır...
Sayfa 149 - İletişim yayınları pdfKitabı okudu
Aslında kadın mutlak doğurabilme yeteneğini elinde bulundurduğu ve maddi bağımsızlığını sağlayabildiği takdirde, babanın iktidarından söz edilebilir mi?
Sayfa 101Kitabı okudu
kadınlar, hayat ve kendileri ile ötekiler arasındaki somut ilişkiler üzerine daha çok titredikçe, kestirip atmak yerine daha fazla onardıkça, cezalandırmak yerine daha çok korudukça, insanlığa toplumsal ahlakı yenileyen bir hoşluk ve merhamet getirirler.
Mazoşistlik bu :o
"İlk doğumum korkunçtu: 16 saat süren bir doğum, 7 saat çok şiddetli sancı ve 4,5 kilogramlık bir bebek için 2 saat süren çıkarma gayreti. Bu 2 saat gerçek bir kabustu. Gözün hiçbir şeyi görmediği, bebeğin bile düşünülmediği bir sancı seli. Ama bebeğim muhteşem bir şekilde kayarak karnımdan çıktığında, onu üzerime koydukları vakit, şaşkın küçük suratını gördüğümde; işte bu harika bir andı. Eksiksiz bir mutluluk anı. Karnımın yarısı hissiz bir haldeyken bunu yaşayabilir miydim? [ ... ] Şimdi doğum anını yeniden yaşamak için, karabasanı da yaşamaya hazırım. Acı dolu saatler geçmişin dalgalarında yok olup giderken doğum anı onu hatırladığımda gözümden yaşlar süzülecek kadar canlı bir halde duruyor. İkinci çocuğum için bana bir Dolosal iğne yaptılar. [ ... ] Çok cool bir doğum yaptım, iki kasılma arasında uyudum bile, ama bebeğim doğduğunda sersem gibiydim ve olup bitenle alakam yoktu; bu doğum benden çalınmıştı. Epidüral ile doğuran kadınlar 'dinginlik'ten bahsediyorlar. Yaşlılıkta dinginlik için yeterince vakit olacak. [ ... ] Doğumları steril hale getirmeye, acıyı ortadan kaldırarak mutluluğu azaltmaya ne hakları var? Kadınlara, tecrübe edemeyecekleri diğer seçenekten bahsetmeden, sancısız doğumu önermek dürüstlük müdür?"
Dünyaya bir çocuk getirmek , çocuğa öncelik verilmesini kaçınılmaz kılan uzun vadeli bir taahhüttür. Bu , bir insanın , hayatında alacağı en altüst edici karardır. Sağduyusu kişiye , bu meseleyi iki kere düşünmesini; fedakarlığının sınırlarını ve bu işten alabileceği zevki ciddi bir şekilde sorgulamasını söyler . Peki, gerçekten böyle yapılıyor mu?
Sayfa 18 - İletişim yayınları pdfKitabı okudu
Resim