Bir keresinde ilkokulda öğretmeni sınıfa doğru gülümseyerek “Bir dileğinizin gerçek olacağını bilseydiniz, ne dilerdiniz?” diye sormuştu.
Herkesin verdiği cevaplar oldukça basitti. Daha sonra öğretmen “Ben sınırsız dilek hakkı dilerdim,” diyerek sınıfa akıl almaz bir cevap verdiğini düşünürken Galip araya girmiş “Öğretmenim ben ise hiç dilek tutmayacağımız bir dünya isterdim,” demişti.
Öğretmen önce gülmüş, durumu idrak ettikçe morali bozulmuştu. Hiç dilek dilemeye gerek duymayacağımız, kinden ve hırstan arınmış bir dünya, ne güzel bir
dünyaydı.
"Edebiyat Virginia Woolf'un ceplerini taşla doldurarak Ouse nehrine bıraktığı bedenidir.Sylvia Plath'in fırına sokup boğduğu dünyaya 'ağır' gelen kafasıdır.Tolstoy'un çok sevdiği tren garında donarak ölürken, üç gün sonra bulunan yırtık ayakkabısıdır.Ömrün ortasına "35 yaş" şiiri yazıp 46'sında ölen Cahit Sıtkı'nın kederi , İstanbul'u gözleri kapalı dinlerken,belediye çukurunu görmeyip düşerek ölen Orhan Veli'nin kaderidir.Edebiyat, keyif almak için, yoksunluktan bihaber yapılamaz."