Kafka'nın Bebeği

Gerd Schneider

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Franz Kafka’nın yazdığı ‘Der Bau’ (Yapı) adlı kitabı
“Franz elindeki kalemi, kağıdı hedef almış bir ok gibi tutuyordu. Onun yazarlık çalışmalarına yabancıydı Dora, ama Franz’ın yazı yazarken takındığı ciddiyeti seviyordu. Pek anlamasa da, Franz’ın yazdıklarını kendisine okuması hoşuna gidiyordu. ‘Neler yazıyorsun?,’ diye sordu. ‘Bir öykü.’ ‘Nasıl bir öykü? Adı ne?’ Franz düşündü, sonra güldü. ‘Beni anlatan bir öykü. Adı da ‘Der Bau.’ ‘Hikâye tam olarak,’ dedi Franz, ‘kendine yer altında karmaşık bir yer inşa eden bir hayvanı anlatıyor. Hayvan, tehlikeleri hisseden keskin bir duyuya sahip. Hayatı savunma üzerine kurulmuş, en büyük özlemi de huzur ve güven. Bu yüzden aklı sürekli, ona sinsice yaklaşan düşmana karşı kalesinin zayıf noktalarını güçlendirmekle meşgul. Düşmanlarının toprağı eşeleyip kazmasını ise gün geçtikçe daha çok hissediyor.’ ‘Bir fare mi bu?’ Dora şaşırmıştı. ‘Olabilir. Ama köstebek de olabilir. Hayvan,’ dedi Franz ciddiyetle, ‘özgüvenin, çaresizliğin ve yenilgisini kabul etmenin aşamalarını art arda yaşıyor.’ ‘Peki, bu öykü neden seni anlatıyor olsun ki?’ Franz cevap vermedi. Yapının, insanın içinde kendini kolaylıkla kaybettiği karanlığından çıkmalıyım, diye düşündü Franz. Dışarıya, özgürlüğe!”
Sayfa 14 - *’Der Bau’: Franz Kafka’nın ölümünden sonra aynı adla (Türkçesi: ‘Yapı’) yayımlanmıştır.Kitabı okudu
Kafka’nın Hastalığı
“Kafka yıllardır vejetaryen besleniyordu. Bedeni için yapabileceği her şeyi yapmıştı: alkol almıyor, sigara kullanmıyor, zarar verebilecek her şeyden uzak duruyordu. Birkaç kliniğe yatarak hidrojen ve oksijen tedavisi görmüştü, her lokmayı neredeyse yüz kez çiğniyor, açık pencere önünde jimnastik yapıyor, perhizle yaşıyordu. Ama hastalık yine de musallat olmuştu. Hastalığını, günlüğünde sorduğu sorunun cevabı olarak değerlendiriyordu: ‘Ben, yaşamaya değer birimiyim?’ Bunun yanıtı, bedenine yazılmış bir karar, ne bulmak ve ne duymak istediği bir kanunun sert bir hatırlatmasıydı adeta. Veremin ortaya çıkması ise son bir uyarıydı. Hayatı yoluna girerse tüberkülozu yenecekti.”
Reklam
Franz Kafka’nın Dora’sı ve sefil hayatı
“Dora da kendisi gibi kaçmış, kendi hayatını yaşayabilmek için Doğu Polonya’daki Yahudi-Ortodoks ailesini terk etmişti. Baltık Denizi’nin Müritz Plajındaki bir Yahudi Çocuk Yurdunun mutfağında yardımcı eleman olarak çalıştığı sırada, bu kırk yaşındaki adamla yaz aylarında tanışmış ve ona aşık olmuştu. Dora’nın yanında huzur ve mutluluğa benzer bir şeyler yakalamıştı. Felice ya da Milena ile birlikteyken, sevgili ve eş olmayı her denediğinde, hayatı nasıl da mutsuz bir yön almıştı. İyilik perisi Dora, şimdi bedensel güçsüzlüğünü ona hissettirmemeye çalışıyor, gençliğine rağmen yine de anne ve kız kardeşi gibi yoldaşlık ediyordu. Şimdi Berlin’in Steglitz semtinde, Miquel Caddesi’ndeki sadece en gerekli eşyayla donatılmış bu perişan odada yaşıyorlardı. Odanın ortasında bir masa, etrafında iki sandalye vardı. Kapının yanı başındaki kömür sobasının uzun borusu tavana kadar uzanıyordu. Pencerenin önüne aşınmış bir kanepe, karşısındaki duvara da bir yatak konmuştu. Kırık dökük bir mutfak dolabı ve bir rafla tüm mobilyalar tamamlanmış oluyordu. Bulaşık tezgahı dışarıdaki holdeydi, holün sonunda da tuvalet vardı. Onları saran tüm yoksulluğa ve zor şartlara rağmen, Dora her şeyin düzeleceğinden emindi.”
Bu zor dünyaya uyum sağlamak hayli güç oluyor.
‘Der Verschollene’
“Der Verschollene, Franz Kafka’nın henüz tamamlamadığı 3 romanından biridir. Max Brod tarafından önce ‘Amerika’, sonra da ‘Kayıp’ adı altında yayımlanmıştır.”
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.