1955 doğumlu Arjantinli yazar Domínguez’in 2002 de yayımlanan novellası Kağıt Ev:dramatik ve kitapseverleri derinden etkileyen konusu,sade anlatımı ve zihin açan bakış açısıyla beni ziyadesiyle tatmin etti.
Şüphesiz kitapseverler olarak; Kitapların,hayata dair bir fikir olmak yerine,düzenli bir rafın parçası haline gelerek,tozlarını yutan süpürgeden,dekor amaçlı kullanılan,uyuyan bir obje olmasından,en popüler olanlarının sosyal medyada kahve yanına atıştırmalık olarak tüketilmesinden,ara sıra başvurulmaktan başka birşey bilmeyen kağıt müsveddeleri sanılmasından-utanç duyarak kınadık hep beraber.
Ve “inşa edilen bir kütüphane,yaratılan bir hayat demektir;yığılmış kitaplar toplamı değildir.” Diyor yazar ne haklı.
Çoğu kitapta hissettiğimin,betimlenişiydi Kağıt Ev;
“İçlerinde gün,ay,yıl yazan sayısız kitap gördüm gizli bir takvimi oluşturur herbiri.”
“Kitaplar insanların kaderini değiştirebilir.”
“Kitaplar benim evim.”
—Ve ben okuduğum her kitapta dinmez bir açlıkla daha çok susarım,her yeni kitap başka kitaplara açar hayal dünyamın penceresini, zengin fikir dünyamın tuğlasıdır okuduğum kitaplar devasa bir beyin misali.
Kağıt Evi okurken bir dostla söyleşir gibiydim.Sanki cümleler yerine eller çıkıyordu içlerinden,ve beni bileklerimden tutup bir sayfa daha çevir,bikaç cümle daha derken,kitabı bırakmama engel oluyordu.
Okumanının tadına varabilen mutlu azınlığa:
Sevgi ve Muhabbetle...