Kadınlar berbat bir evlilik ya da ilişkiden sonra genelde uzunca bir süre yeni bir sevdadan kaçıyorlar. Erkekler içinse tam aksi geçerli; bir felaketi atlatır atlatmaz derhal yenisini aramaya başlıyorlar. Erkekler yalnız yaşayamıyor.
Eğer bakmayı değil görmeyi bilirsen gözlerin sana oyun etmez, dosdoğru görürsün. İçte saklı olanı, acıtanı, kanatanı görürsün. O vakit anlarsın ki o dediğin sensin, seyrettiğin kendi bedenin, kendi suretin ve ağladığın kendi acıların.
... kadınlar, bilhassa anne olanlar, ellerinde uzun atlama sırıkları, koşabildikleri kadar hızla koşup, hoooop üç-beş, bilemedin on sene içinde genç kızlıktan yaşlılığa sıçrayıveriyorlar. Her biri uzun atlama şampiyonu.
... henüz yeterince olgunlaşmamış, olmamış, pişmemiş, ha bire düşüp dizlerini kanatan yan kız çocuğu yan kadın bir mahluk görüyorum kendime bakınca. Ama bunu itiraf etmeye dilim varmıyor.
Kaçarak, korkarak, saklayarak, bitmez tükenmez can sıkıntılarından mürekkep bir hayatı yaşamak, yaşamak değildir. İnsan ki eşref-i mahlukattır, bir nebat gibi hissiz ve gayesiz yaşamak ona yakışmaz.