Kağnı
Kağnı, Sabahattin Ali'nin 1936 tarihli öykü kitabı.
İçerik olarak 1932 yılında yayımlanmış olan "Bir Skandal" haricinde yazarın 1935 ile 1936 yılları arasında yayımladığı 13 hikâyesini içermektedir.
Hikâyelerin ana temasında köylüler, işçiler ve mahpuslar vardır. 1935 tarihli Değirmen adlı öykü kitabı ile yazarda başlayan gerçeklik eğilimi Kağnı ile devam eder. Anlatım daha yalın, dil ise daha sade olmaya başlar. Hikâyeler duygu ve izlenimden çok olay ve gözleme dayanmaktadır...!
Kağnı
Jandarmanın köye gelmesi yatışmış olan köyün tekrardan endişeye sürüklenmesine neden olur. Jandarma ilk olarak Sarı Mehmet’in annesi ile konuşur fakat anne “ben şikayetçi değilim” demekten başka bir şey demez. Köylüler de Mevlüt Ağa nedeni ile suspus olurlar. Jandarma buradan bir şey çıkmayacağını anlayınca Sarı Mehmet’in mezarını kazdırıp cesedi çıkartırlar. Annesine cesedi bir kağnıya yüklemesini ve yavaş yavaş kasaba getirmesini söylerler. Şüpheli ve şahit bildikleri Savrukların Hüseyin’i, muhtarı ve imamı alıp yola koyulurlar.
Sarı Mehmet’in annesi mezarın açılması ile yeniden ağlamaya başlar. Jandarmanın isteğini yapar ve ölü oğlunu kağnıya yüklerler. Sıska iki küçük öküz kağnıyı çekmeye başlar ve anne yollara koyulur. Fakat yol pek çetin ve uzundur. Yaşlı anne bir taraftan oğlu için ağlarken diğer taraftan kağnının kenarına tutunarak ayakta kalmaya ve yola devam etmeye çalışır. Fakat vücudu daha fazla dayanamaz ve ayakları birbirine dolaşıp düşer. Öküzlere durması için bağırır ama öküzler pek oralı olmaz. Ayağa kalkıp kağnıya yetişmeye çalışır ama yorgun ve yaşlı ayakları yine birbirine dolaşır ve yere düşer. Kağnı ise gecenin karanlığında arkasında hafif bir toz bulutu bırakarak, ceset ile birlikte ağır ağır kendi bildiği yolda ilerler ve gecenin karanlığında kaybolur.