Kimsecik üçlemesinin ikinci kitabı. Kitabı sıkılmadan okuyabilmek için büyük ustanın yazım tarzına hakim olmak ve daha öncesinde en az bir kaç eserini okumuş olmak gerektiğine inanıyorum. Aksi taktirde kitabı yarım bırakmak gibi istenmeyen bir durum ortaya çıkabilir.
Kitabın arka kapak tanıtım yazısında üçleme psikolojik roman olarak tanıtılıyor. Gerçekten de öyle. Bir köyün toplu cinneti, korkuları, dedikoduları, söylemleri, çocukların ölüm korkusu öylesine ustaca işlenmiş, tasfirler öylesine güçlü ki insan kendini bir anda romanın içinde buluyor.
Romanın konusunu arka kapak yazısından kısaca aktarayım: Kale Kapısında işlediği cinayetten sonra dağa kaçan ve bir daha hiç görünmeyen Salman'ın köye saldığı korku anlatılır. Romanın olay zincirinin önem kazandığı bir hikayesi vardır. Eserde kullanılan psikolojik öğelerin yeni anlatım olanakları getirdiği görülmektedir.