Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi 2019 yılında tartışmalı bir şekilde Nobel Edebiyat Ödülü alan Avusturyalı yazar Peter Handke’ye ait kısa bir roman. Romanın başkarakteri eski bir kaleci olan Josef Bloch. Bloch’un belirsiz bir zaman aralığında geçen (1-2 hafta olduğunu tahmin ediyorum) öyküsüne konuk oluyoruz.
Kitabı aldığım zaman arkasını okuyunca “boşluğun üslubu” diye bir tabir görmüştü. Açıkçası kitabı okumadan önce ne söylenmek istendiğini konusunda hiçbir şey oluşmamıştı zihnimde. Fakat kitabı okumaya başladıktan sonra Bloch’un garip zihnine konuk oluyorsunuz ve oradan oraya atlayarak geçen düşüncelerle boğuşmaya başlayınca biraz olsun anlaşılır oluyor bu tabir.
Ben kitabı okurken 300 sayfalık bir öyküde basım hatası olmuş ve 100 sayfaya inmiş hissiyatı yaşadım. Adeta 1500 metre yarışını 400 metre süresinde koşmak zorundaymışım gibi hissettim ve bu şekilde okudum kitabı. Bu durum benden ziyade kitap ile alakalıydı maalesef. Oradan oraya atlayan bir öykü yarım kalan konuşmalar, olaylar ve düşünceler arasında adeta kayboldum. Ne ana karakterle bir bağ kurabildim, ne olayın geçtiği mekânlarla, ne de anlatılmak istenen düşüncelerle. Peter Handke edebiyat dünyasınca bir üslup yaratmış olarak adlandırılabilir fakat beni için 112 sayfalık hiçbir şeye hizmet etmeyen bir kitap olarak aklımda yer etti. Evet siz okuyup çok beğenebilirsiniz, size (artık nasıl olacaksa) hitap edebilir ama günün sonunda benim aklımda kitapla ilgili olarak “boşluk ve atlamadan” başka bir şey kalmadı.