Kalem İşleri

Ahmet Turan Alkan

Kalem İşleri Sözleri ve Alıntıları

Kalem İşleri sözleri ve alıntılarını, Kalem İşleri kitap alıntılarını, Kalem İşleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Medyumlarla dalga geçmek, fala inanmamak, müneccimbaşının takdir edeceği "eşref saati" öğrenmeden bir işe başlamayan tarihi şahsiyetleri küçümsemek kolay ama fıtratımızdaki "gayb"ı merak dürtüsünü, bilinemeyene karşı duyulan ürküntüyü yatıştırmak aynı derecede sehl olmayabiliyor. Metafiziği reddeden, dinî temayül sahibi olmamakla öğünen, hatta Ateist olduğunu itiraftan çekinmeyen insanların bile saçmasapan bâtıl itikadların zebûnu olabildikleri sık rastlanan tuhaflıklardandır. Kimi nazar boncuğundan medet umar, kimi içinde ne yazılı olduğunu bilmediği muskalara bel bağlar, kimi kurşun döktürür, kimi de başındaki belâyı defetmek için köpeklere lokma doğrar. Bizim aklımıza ihtiyaç duyacaklarını katiyyen sanmamakla birlikte doğrusu, dinî itikadı üç talâk ile boşadığını ileri sürenlerin içine savruldukları çelişkiyi göğüsleyebilmeleri için geçerli tek yol, boşadıkları ile yeniden nikâhlanmak gibi görünüyor. Vâkıa "dinî alan"ın bâtıl itikadlardan arınmış olduğunu ileri sürecek durumda değiliz: Yaşayan dinin içinde Allah'ın vahyettiği dini teşhis edebilmek için de özel bir dikkat ve emek gerekiyor.
Sayfa 293 - Ötüken
Tatil Nasıl olmalı Bütün duvarları en azından üç santimetre kalınlığında biçilmiş kestane latalarıyla kaplı, dış cephesi eski tarz üzre taş ve kireç harcı ile örülmüş, çatısı oluklu kırmızı kiremitlerle kapatılmış ve bütün pencerelerinde cennet yeşili ve gök mavisi ile boyanmış tabiat sûretleri gösteren bir kulübede siz olsanız yerleşip kalmaz mıydınız? Sanki küçücük bir ahşap çekmeceyi andıran bu şirin odanın "som kestane" duvarlarına yaslanıp, kalın yün minderlere gömülerek iki namaz vakti arasındaki mukayyet zamanlarda roman okumak, porselen tabaklı, ince beli altın yaldız kuşaklı bardaklarda kızılın çayla buluştuğu nefâsette demlenmiş çaylar yudumlamak, yemek vakti erişince taş fırınlarda pişirilmiş otomobil tekerleği kutrundaki Trabzon ekmeğinden kesilmiş ince dilimlerle müzeyyen bir yer sofrasına bağdaş kurmak, sağdan—soldan yükselen bülbül çığlıkları refâketinde leziz sohbetlere gömülmek, doğrusu benim için "tatil" kavramından beklediğim bütün dünyâ nimetlerini bir arada bulmak anlamına geliyordu. Bunca nimete bir de köy ahalisinin çoğunluk itibariyle yaylaya çıkmasının verdiği tenhalığı, günde en çok iki defa çalıp çalmamakla tereddüd geçiren telefon hattının bir ucunda bulunmanın verdiği dünyadan kopmamışlık hissini, gün boyunca söyünmüş gözleriyle konulduğu sehpa üstünden odayı boş nazarlarla seyrederken uykusu gelen televizyon ekranını ilâve etmelisiniz; işte tatil böyle olmalıydı!
Sayfa 243
Reklam
Üşümekten hoşlanılır mı? Bizim memleketin "yayla"sı yoktur çünkü bizim buraların her tarafı bizâtihi yayladır zaten; dolayısı ile biz yayla çocuğu olduğumuzu bilmeden yaşarız; yazımız serin, kışımız daha "serin"dir ve bu yüzden olsa gerek biz "ortayaylalı"lar iklimi şerbet gibi tatlı ve latif tâtil beldelerinden, deniz sahillerinden ve dört mevsimine nârenciye çiçeği kokuları karışan mûtena yerlerden hazetmeyiz; tuhaf görünebilir ama biz üşümekten hoşlanırız. Şöyle düşünürüz; soğuğun çaresi var giyinirsin; sıcağın çaresi yok, soyunsan bile kâr etmez!
Sayfa 218
Kış Güzelliği Serinliğin, hattâ adamakıllı hırpalayan kuru ayazlı havaların bile kendisini özleten bir câzibesi var; yaz aylarında kır gezisine çıkmak herkesin harcı. Peki, rüzgârlı, hatta yağışlı bir havada iyice giyinip kuşandıktan sonra bir park kuytuluğunda veya yeşilini çoktandır selâmetlemiş tenha bir kırlıkta sıcak termos ve yağlı kâğıda sarılmış mutfak işi "düremeç"lerle açık havanın tadını çıkarmanın keyfini kim biliyor? Hayatın sâde lezzetleri, çoğu kere az yürünmüş patikalarda çıkıveriyor karşımıza. Zamanın her ânı güzel ve ne kadar küçük olursa olsun her güzellik, küçük şahsi gayretlerle çoğaltılabilir bir esnekliğe sahip değil mi?
Sayfa 220
Mescidler yayvan taş minâreli, oluklu kiremit çatılı, dışı tatlı kireç sıvalı kalın ahşap duvarlı tipik bir küçük mahalle mescidi; hâni o mahallenin nabzını tutan ve kalbgâhını teşkil eden mütevazı ama çok mühim "şehir" unsurlarından biri. Osmanlı Avrupasında İslâm'ın yayılmasını araştıran bir müellif de o kanaattedir; "Osmanlı Avrupası'nda İslâm'ın halk içinde nüfuz kazanmasının sebebi, âbidevî, yüksek, mutantan ve gösterişli büyük câmiler değil, mahalle aralarında her köşebaşına kolaylıkla inşâ ediliveren mütevazı, şirin ve herbiri İslâm'ın övdüğü ihlâs ve samimiyeti bünyesinde tecessüm ettiren küçük mescidler oldu."
Sayfa 213