Ahmet Erözenci'nin bu kitabında on beş öykü yer alıyor.
...
Küçük öyküler yaşıyoruz hepimiz -kendimizce çok önemli olan, büyüttüğümüz ufak olaylar dolduruyor yaşamımızı. Çocuklukta alınmazsa, dünyanın sonunun geleceğine inandığımız bir oyuncakla başlıyor bu öyküler; okul çağlarında kırık not aldığımız bir ders dünyamızı karartmaya yetiyor; gençlik çağlarında yaşanan ve sonu hüsranla biten ilk aşk aynı zamanda ilk sigaranın ve yaşamın boşluğu ve amaçsızlığı üzerine yapılan felsefelerin başlangıcı oluyor. Etrafımızdaki insanlar arttıkça başkalarının küçük öyküleri de bizim bir parçamız oluyor, birden zenginleşmiş görüyoruz kendimizi, içki masalarında, gecenin geç saatlerinde kimi zaman kahkahalarla, kimi zaman buruklukla anlatılan anılar, anımsanan kişiler, "keşke..." diye başlayan ve geçmişte kalmış, artık sonlanmış bir olayı -gerçekte artık hiçbir şey yapamayacağımızı bilmemize rağmen- sadece sözel olarak kafamızda değiştirme çabaları, başkalarının o olay hakkında fikir yürütmeleri, bir yere ait olma isteğiyle, geçmişimizin açıklamaktan korkmadığımız yönlerini etrafımızdakilerle paylaşma çabaları ve nihayet yılların yıpratması sonunda başlangıçtaki kadar yalnız olduğumuzu algılamayla noktalanan bir süreç. Yaşam bu kadar basit işte.