Ezgiler tutturabilirsiniz
İsterseniz özgürce ağlayabilirsiniz
Çöreklendiği zaman evrende
Amansız, yücesiz bir hiç
Yıldızları yağdırabilirsiniz gökten
Çağıl çağıl öpücüklerinize
Ama sevemezsiniz taş çatlasa geceyi
Ama en geçilmez yerinde karanlığı
Sonuçsuz kavgalarla doluyum
yalnızım
tek duvar benim karanlıkta kendimi yankılayan
ölgünüm
bu türkü çok yaşlandı artık
bu maviye her zaman tanıklık edemem
anlamıyor musunuz kendimi yanıtlamaktan usandım
....
yeter ki ölümüm gürültülü olsun....
hiç aya bakmadım
kaptırmadım yıldızlara içimdeki, uğultuyu
kimsesiz sevdim seni
ve nedensiz
özlem midir bunca sızlayan içimde
zaman mıdır duygularımın yetmediği
sabahı düşünerek yatmak kadar
güzelsin sevgilim
bu akşam
akşamların en azı
bu akşam
bu güzellik
gelmeyen anıların
Olimpos'ta bir Tanrı yaşıyordu kitaplar arasında kaskatı şimdi
İliklerime işliyorsun...
Çocuksu göğsünü okşuyorum geceler boyu
Hadi masallar anlat bana...
nasıl derseniz öyle olsun
Kalmasın ellerim sizlerden uzak
birleşsin umudum en güzel eylemlerinize
erisin et. .
yitsin boşluk
bir biz kalalım çirkinliklere inat!
"... iliklerime işliyorsun ığıl ığıl
çocuksu göğsünü okşuyorum geceler boyu
hadi masallardan anlat bana ak sevilerden
hadi "kale yolu" türküsünü söyle
hadi kırk yaşamalarıma.."
yerleşik, bir noktada
hep aynı toplama işlemini yapıyordu
naftalin olduğu zaman
atlar kişnemezdi ona göre
ama atlar odalara girdikleri zaman
koskoca bir mart ayı
alıp gidiyordu
en genç naftalinleri
ve
çenesi çıkmış bir yüz gibi
anlamsız çıngıraklarla
hep aynı toplama işlemini yapıyordu
yerleşik bir noktada.