Biz var olan her şeyin bir parçasıyız ve her şey de bizim bir parçamız. Ama bu gerçeğe ihtiyacımız olduğunda bizi ona geri dönmekten alıkoyan şey neydi? Ve bizden istenen şey tüm yaşamımız boyunca o zihin, beden ve ruh durumunda yaşamamız mıydı? Neden acı çekmeyi varlığımızın değişmez standartı olarak kabul ediyorduk?
Bu dünyada “orta yol” mümkün müydü? Herkes şöyle yada böyle aşırı görüşlere sahip gibiydi ve karşıt uçlar sürekli olarak çarpışma içindeydi. Acaba bu, bizlerin tüm bakış açılarına saygılı olmayı “öğrenme” biçimimiz miydi?