Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kapandı Kirve Kapıları

Hagop Mıntzuri

Kapandı Kirve Kapıları Sözleri ve Alıntıları

Kapandı Kirve Kapıları sözleri ve alıntılarını, Kapandı Kirve Kapıları kitap alıntılarını, Kapandı Kirve Kapıları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Köylerde para azdır, hiç olmayan evler de vardır. Aşırı derecede fakirlik, hepsi de muhtaç... Ve muhakkak herkesin paraya ihtiyacı var; birinin öküzü yok, öküz alacak; ötekinin, vergi memuru gelmiş, vergi verecek parası yok; beriki tohumluk buğday satın alacak... Bunlar reddedilseler de, küçük düşseler de, parası olanın kapısını çalacaklardır, çaresiz. Ve ne kadar faiz istenirse istensin, borç para dileneceklerdir."
“Her kız sakız çiğner, Kürt kızı tadını çıkarır.“
Reklam
Gurur
“Kibarlaştım ya, ne sandın! Kaymağı, kuzuları, bişiyi siz yiyeceksiniz, kemiklerle kuru pilavı da ben. Aç dururum da yemem!”
Açlık
"Bir gün bile Gakgo evde oturup bir öğün yemek yemiş adam değildi. Zaten evde yiyecek ne vardı ki yesin? Eğer karısı Gine, dağlardan ot toplayıp getirse veya şuna buna ırgat gidip bir yayık ayran, bir ölçek un alıp ekmek yapsa, bunlar da çocuklara yetmezdi; onlar doymazlardı ki, kendisine pay kalsın!"
"Çokça kabak, soğan tarlası vardı. Onların Kızılbaş köylülere ait olduğunu biliyordum, çünkü onlar bu iki çeşitten başka bir şey ekmezlerdi."
Gelinlik tutmak
"Dil saklamak. Köy yerinde yeni gelinler, kocaları dışında aile büyükleriyle, bir saygı ifadesi olarak konuşmaz, çok gerektiğinde aracı kullanır veya başıyla, eliyle cevaplar verir, bazen pek hafiften tek kelime söylerdi. Bu suskunluk uzun yıllar sürebilirdi. Büyükler bir hediye vererek gelinin konuşmasına izin verirlerdi. Bu gelenek, Müslüman, Hıristiyan, herkes için ortaktı."
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Allah baba ağzına taş doldurur, diker, bir daha da açamazsın!
“Nur nene, Şoğig ben bakla yemem, yumurta isterim diyor.” “Yumurta mı?” dedi Nur nene. “Oruçtur, Allah babanın orucudur, bilmiyor musun? Allah baba yumurta yediğini duyarsa, gelir ağzına taş doldurur, diker, bir daha da açamazsın, vay başıma gelenler! Surp Sarkis baba da seni atının kuyruğuna bağlar, sivri taşların üzerinden çeker götürür, sivri sivri taşlar ağzını burnunu yırtar, kanların akar ölürsün. Bizim de Şoğigimiz olmaz. Yazık değil mi sana? Ben sana sonra ceviz, kuru dut da veririm, yersin.”
Sayfa 119Kitabı okudu
"Ben bizim Kuruçay’ın, Kemah’ın Türk köylerinde kışın ne var, ne yerler, bize ne getirecekler bilirdim. Muhakkak çorba ve kabak. Süt sağım mevsimi olmadığından şimdi yoğurt olmazdı. Kabak da ya kabaklı pilav olacaktı ya da soğanlı pişirilmiş kabak. Misafirler onuruna sunacakları özel yemekleri ise, bol yağda pişirilmiş ya kuru üzüm ya da kuru duttur muhakkak."
Sayfa 107Kitabı okudu
Nuh Beg
"Nuh beg, Ç.’nin fakir ve çorak dağ kasabasında, geçen yüzyılın ortalarında yaptığı yağmalarla ünlenmiş Çato ağanın dört oğlundan İkincisi idi ve bu köy kendi malı idi, köylüler ise onun marabaları. Kınalı topraklı, kayalık bir vadinin dibinde, dere boyunca iç içe geçmiş, ilkel, toprak sıvalı, harap, güneşten cayır cayır yanan yirmi kadar kulübe vardı. İçinde Kürtler yaşardı. Tek dikkati çeken bina Nuh begin eviydi, köyden uzak, taş yapılı, geniş oturumlu bir binaydı. Her ağa evinin cephesinde olduğu gibi, onun kapısı üstünde de, süs ve büyü niyetine, bir geyiğin dal budak sarmış boynuzları çakılıydı. Nuh begin evinin arkasından bir keman sesi geliyordu. Şarkı söylüyorlardı, belli ki eğleniyorlardı. Köylüler, sorularımı, begin misafirleri olduğu şeklinde cevapladılar. Kasabanın tapu katibi, yardımcısı, müstantik ve diğerleri gelmişler, rakı içiyorlardı, gece de orada kalacaklardı. Kim bilir yine toprakları mülkiyetine geçirip resmileştirmek için neler çeviriyor ki memurları davet etmiş ziyafet veriyor, diye düşündüm."
“Selamünaleyküm, efendi baba.” dedi Ahmed efendi. “Ağhşamın ğhayır, Eyub ağa.” dedim doğu Türkçesi ağzıyla; hem Ermeni olduğum da belli olsun istedim. Elini göğsüne koyarak cevapladı. “Aleykümselam, akşamın hayır, hoş geldiniz.” Başındaki beyaz sarığı olmasa, bir de bıyıklarını Türk usulü, ağzına gelen kısımları kesmiş olmasa, de ki bizim Kuruçay’daki dükkancı Levon’un, Ardag’ın babası, Eğinli Barsam ağa gibi biri.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Sılo, Hesso’nun şekeri yemeyeceğini iyi biliyordu. Elma gibi soğanı yemeyen, şekeri yer miydi! Yine de denedi. Hastanın dudaklarına bir şeker yaklaştırdı. “Lawo, çav veke, şekkir e lo, rabe bixwe.” Hesso gözlerini açtı, yine kapattı. Sılo başını salladı, Parunag ağaya dönerek kaba vurgulu Kürt ağzıyla şöyle dedi: “Ehe, Pornak bey, Pornak ağa, Pornak kirva! Yemez ğurbanın olayım! Bizim Hesso elma gibi pîvazı yemez ki, ehooo… şekker mi yiyeceğ!” Şekerler çulun üzerinde kaldı.
Sayfa 91 - Aras
Bedduanın sevimlisi de olurmuş :)
“Kötü, deli danalar gibisin horyat, durduğun yerde ille kavga çıkaracaksın! Sevdiğinin midesi bulansın! Seni alan da desin ki ben de gün yüzü göreceğim !”
Sayfa 123Kitabı okudu